7 Haziran'a az bir süre kaldı. Siyasi partiler, özellikle de parti liderleri, şu ya da bu biçimde gündeme gelme, toplumu kendi taraflarına çekme gayreti içindeler. Adaylar henüz belli olmadığı için, parti içi hesaplaşmalar söz konusu!...

7

Haziran’a az bir süre kaldı.

Siyasi partiler, özellikle de parti liderleri, şu ya da bu biçimde gündeme gelme, toplumu kendi taraflarına çekme gayreti içindeler.

Adaylar henüz belli olmadığı için, parti içi hesaplaşmalar söz konusu!

Bu yüzden yereldeki yarış, henüz başlamış değil.

Bu seçimin en ilginç yanı ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bu yarışta, parti lideri gibi aktif siyasetin içinde yer alması.

Siyasi tarihimizde, özellikle de 1960 sonrasında asker kökenli Cumhurbaşkanlarıyla başlayan süreçte Cumhurbaşkanlarının tarafsızlığından söz edilirdi.

Halbuki, rahmetli Özal’la başlayan, Demirel’le devam eden, özellikle de Sezer’le tavan yapan Cumhurbaşkanları ile Başbakanlar arasındaki çelişkiler peşpeşe gelmişti.

Gül ise, olabildiğince objektif olmaya çalışmış, ön plana çıkmaktan özellikle kaçınmıştı.

İşte bu yüzden, başlangıçta Gül’e karşı çıkan kesimler, bugün Gül’e saygı duymaktalar.

Bu seçimde, Abdullah Gül kenara çekilmiş gibi görünse de, ileriye dönük olası ciddi hesaplaşmaların önemli bir parçası olacağına kesin gözüyle bakabiliriz.

AK Parti’deki üç dönem saçmalığına takılanların tepkisiz kalacağını sanmak saflık olur!

Erdoğan baştan beri, tarafsız kalmayacağını deklere etmiş, sürekli başkanlık sistemini savunmuştu.

Olaya bu açıdan baktığımızda, Erdoğan’ın aktif siyasetini yadırgamamız gerekir.

Tabii ki, Erdoğan-Davutoğlu dostluğu ne kadar güçlü olursa olsun, er geç, yönetsel anlamda, çelişkiye düşmelerinden daha doğal bir şey olamaz.

Bu çelişki, son günlerde kendini göstermeye başladı.

Cumhurbaşkanı paralel yapıya dönük olarak, “Davul bizim boynumuzda, tokmak onların elinde” şeklindeki eleştirisine dönük olarak, bugün Başbakan ya da mevcut hükümet üyeleri aynı şeyleri kendisi için söyleyebilir.

Zira, sorumluluk hükümetteyken, sorumsuz Cumhurbaşkanı olarak her şeye müdahale etmesi, doğru bulunmayabilir.

Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduktan sonra, bambaşka bir karaktere büründü.

Çok daha agresif tavırlar sergilemeye başladı.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, Cumhurbaşkanına dönük eleştirisi, çok yerinde ve de anlamlıydı.

Herkesin sustuğu ve ürktüğü bir süreçte Arınç, Cumhurbaşkanını eleştirerek uyarma cesaretini gösterebildi.

Yönetsel anlamdaki bu iki başlı görüntünün, toplum kesimlerince nasıl karşılanacağını şimdiden kestirmek çok zor.

Bu görüntünün artıları olacağı gibi, eksileri de olacaktır.

Başbakan Davutoğlu’nun miting meydanlarındaki söylem biçimi hamasete dayalı yapmacık bir çizgide gidiyor.

Erdoğan’nın diksiyon zenginliği Davutoğlu’nda yok.

- DEVAM EDECEK -