TOPLUMUN önemli bir bölümü. Empati ve özeleştiri yoksunu. Her olumsuzlukta, her olay ve gelişmede. Bir suçlu bulmakta üzerimize yok! Tüm sorunlarımızın sorumlusu olarak birini ya da birilerini göstererek işin içinden sıyrıldığımızı...
TOPLUMUN
önemli bir bölümü.
Empati ve özeleştiri yoksunu.
Her olumsuzlukta, her olay ve gelişmede.
Bir suçlu bulmakta üzerimize yok!
Tüm sorunlarımızın sorumlusu olarak birini ya da birilerini göstererek işin içinden sıyrıldığımızı sanıyoruz.
Bunu yaparken, ileriye dönük en küçük bir endişe bile duymuyoruz.
Böylesine bencil, böylesine vurdumduymaz ve sorumsuz bir kişiliğe bürünüp, çevremizin sempatisini ve de güvenini kaybettiğimizin farkında bile değiliz.
Bu çok yanlış tavrı, aile içinden başlayarak, tüm çevremizi kapsayan her alanda sergileme aymazlığı içindeyiz.
İşin en ilginç ve en tehlikeli yanı ise.
Bireysellikten başlayan bu hastalık, hızla salgın hale gelip, toplumun genelini az ya da çok, şu ya da bu biçimde etkilemeye başlıyor.
Bu tutarsızlığın nedeni konusunda, uzman olmadığım için, ahkam kesemediğim gibi, bir yargıda bulunmam da, mümkün değil.
Ama herkes bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğuna göre.
Ben de, bunun nedeni konusunda topluma ayak uydurup, bir yargıda bulunmasam da fikir yürüteceğim.
İnsanoğlu genelde, bencil olduğu kadar, tatmin olmak bilmeyen bir obur olduğuna göre, toplumun önemli bir bölümü olarak biz de, bu bencillikle başlayan, kendini beğenmişlikle taçlanan bir ruhsal bozuklukla birlikte, aşağılık duygusunun dibe vurduğu, özgüven yoksunluğunun ve de bilgisizliğin dar kalıplarına sıkışmışlıkla yalpalayıp duruyoruz!
Sosyal medyadaki mesajlara.
Gazetelerdeki, TV kanallarındaki haberlere bakın.
Doğru dürüst olumlu bir haber var mı?
Cinayetler.
Soygunlar.
Vurgunlar.
Sahtekarlıklar.
Dolandırıcılıklar.
Neredeyse üçkağıtçılığın kitaplarının yazıldığı bir ülke ve toplum haline geldik.
Herkes birbirini suçluyor.
Yetmedi.
Hakaret ve tehdit furyası gırla gidiyor.
Bu da yetmiyor.
Herkes birbirini vatan haini olarak ilan ederken.
Kimsenin kimseye güveni kalmadığı ve herkesin herkesi potansiyel suçlu gibi görmeye başladığı bir kaos ortamında, tirajikomik bir ironiyi de beraber yaşıyoruz!
Nasıl mı?
Tüm bu olumsuzlukları sergileyenler biz ya da bizlerden birileri olmasına karşın, hala vatan, millet sevgisinden söz edip, hamasi nutuklar çekebiliyoruz.
Bu, homojen bir toplum olmaktan giderek uzaklaşıp, kozmopolit bir toplum olmamızdan mı kaynaklanıyor, yoksa toplum olarak giderek yozlaşıp, bozulup kokuştuk mu?
Türkiye, doğudaki, batıdaki, kuzeydeki, güneydeki ülkelerinden kaçıp gelen yığınların sığınağı haline geldi.
Dört milyona yakın bir göçü, bizden başka hangi ülke ya da hangi toplum kabullenebilir ki?
İşin ilginç yanı ise, büyüklerimiz bunları bağrımıza basmakla övünebiliyorlar!