"Türkiye mağlubiyet sonrası kendisine dayatılan barış düzenlemesini başarıyla tashih ettiren ilk ülke oldu. Bu aynı zamanda, varlığını en uzun süre koruyacak tashih olacaktır. Çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu'ndan yeni bir Türk ulusu doğmuştu. Yunanlılar ve İtalyanların Anadolu'yu, Suriye'den gelen Fransız kuvvetlerinin Klikya bölgesini işgal etmeleri karşısında köşeye sıkışan Osmanlı hükümeti, 1920'de utanç verici Sevr Antlaşması'nı imzalamak zorunda kalmıştı. Batı Anadolu'yu da içine alacak Yunan imparatorluğu fikri, Türklerin savaş duygularını ve ırksal bilinçlerini uyandırdı. İngilizler Mustafa Kemal'le savaşa girme olanağı olmadığını görünce 1923'te Lozan'da Türkiye'yle yeni bir anlaşma imzaladı. Ardından hüzünlü ama kimseyi şımartmayan çok geniş çaplı bir mübadele yapıldı. Bu döneme gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu yıkılmıştı. 1924’te imparatorluğun arkasından halifelik de kaldırıldı. Bu, Osmanlı tarihinin sonuydu. Anadolu Türkleri altı yüz yıldır ilk kez kendi devletlerinin sınırları içinde çoğunluğu oluşturuyordu. Mustafa Kemal yüzyılın en etkin modernleştiricilerinden biri olduğunu kısa sürede kanıtlayacaktı. M.Ali Paşa'nın (Kavalalı) başaramadığı şeyi başararak bir İslam devletinin modernleştirmeyle dönüştüren ilk yönetici oldu. Daha 1920'lerde rejimi, İslam öğretisi merkezlerinin en önemlisi olan, Mısır'daki El Ezher Üniversitesi'nin akademisyenleri tarafından lanetlenmekteydi. Mustafa Kemal ilginçliğini günümüzde de koruyor; 1938'deki ölümüne dek, devrimlerinin durmasına izin vermemekte büyük bir kararlılık gösterdi ve sonuçta, o dönemde bazı açılardan, İslam dünyası bir yana, dünyanın en ileri ülkeleri arasında yer alan bir ülke yarattı." (J.M.Rdberrts, Yirminci Yüzyıl Tarihi)
Yukarıdaki alıntı; 1890 yılından 1920 yılına gelinceye kadar iki savaşın (Balkan ve 1. Cihan Harbi) 20 iç isyanın olduğu, askerinin, parasının, silahının olmadığı, tüm gelirlerine Düyun-u Umumiye tarafından el konulan açlık, sefalet ve başta sıtmanın bile halkı kırıp geçirdiği, silah altındaki askerden çok dağda eşkıyanın kol gezdiği, topu topu 16 Yüksek Ziraat Mühendisi, 1 Orman Mühendisi ile 313 doktorun bulunduğu bir toplumdan bir yurtseverin önderliğinde nasıl bir ülke kurulduğunu göstermesinin yanında, bugünün Türkiye'sinde bazılarının her fırsatta olmadık hakaret, saygısızlık ve ondan da öte terbiyesizce saldırdıkları bir dönemi ve onun önderini tanımlaması yönünden çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak yazı dikkatlice okununca ulusal kurtuluş mücadelesi verenlere bu saldırının sadece bu günkü beslemelerden değil zamanında efendileri El Ezher'den de geldiği görülecektir.