LAİK Türkiye deyip duruyoruz. Türkiye laik maik değil. TBMM Başkanı çıkıyor,
LAİK
Türkiye deyip duruyoruz.
Türkiye laik maik değil.
TBMM Başkanı çıkıyor, "Anayasa'dan laiklik çıkarılsın" diyor.
Sanki Türkiye tam anlamıyla laik bir ülkeymiş gibi, kimi aydınlarımız da, salt bu çıkışa tepki göstermekle yetiniyorlar.
Laikliğin dinle dünyevi işlerin birbirinden ayrılması olduğunu ama bizim siyasetçilerimizin, dini dünyevi işlere, özellikle de siyasete alet etmekten başka bir şey yapmadıklarını ya görmüyorlar ya da görmezden geliyorlar.
Erdoğan ve Davutoğlu dine, çağdaşlıktan, ilericilik ve devrimcilikten söz edenler de, salt Atatürk’e öykünmekle meşguller.
Atatürk bu ülkeyi gelecek nesillere emanet ederken, aradan yüz yıl geçtiği halde, yeni nesiller hala Atatürk ilkelerinden ve onun, o günün somut koşullarının ürünü olan değerlerinden söz ederek, bugünün gerçeklerine uygun bir düşünsel arayış içine girme becerisini gösteremiyorlar.
Bir örnek verecek olursak.
Atatürk’ün o tarihlerde ortaya koyduğu 6 temel ilke, o gün için hem dünya, hem de Türkiye gerçeğinin bir ürünüydü.
O altı ilke içinde demokrasi yoktu.
Demokrasiyi zamana, yani gelecek kuşaklara, anlayacağınız bize bırakmıştı.
Laik Türkiye diye diye, bas bas bağırıyor, Laik Cumhuriyet’i savunmaktan söz edip, yeri göğü inletip, örneğin gezi parkı gibi şu ya da bu gerekçeleri ileri sürerek, kimi zaman saçma sapan anlamsız eylemlerle güvenlik güçlerimizle karşı karşıya geliyor, toplumun önemli bir kesiminin de tepkisini çekecek eylemlere imza atılıyor.
Diyanet'in bütçesini bir düşünsenize!
Din adamlarımız beş vakit ibadetlerini ifa ederken, maaş alıp, hem namaz kılıyorlar, hem de namaz kıldırıyorlar!
Bizim çocukluğumuzda semtin yaşlıları, beş kuruş almadan namazı kıldırır, ezanı okur, camiyi temizlerlerdi.
Çok daha anlamlısı, halk arasında, namaz için ne kadar uzaktaki camiye gidersen o kadar sevap işlersin anlayışı hakimdi.
Şimdi öyle mi ya?
Neredeyse her evin önüne ya cami ya da mescit yapılacak?
Cumhurbaşkanı, İmam Hatiplere övgüler düzüyor.
Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede, sanayide ara elaman olarak hayati önem taşıyan meslek liselerinin göz ardı edilmesi, gereken önemin verilmemesi düşündürücü değil mi?
Düz liselere ise bakan bile yok!
Başbakan "İslam ülkelerinin umudu Türkiye" diyor.
Hangi Arap ülkesi bizi lider ülke olarak görüyor ki?
Bayram değil seyran değil eniştem beni neden öptü gibi, Kut-ül Amare de nereden çıktı?
Bu bir zafer olarak kabul edilebilir ama sonrasında ne olduğunu düşünmemiz gerekmez mi?
Bağdat, Şam başta olmak üzere, Ortadoğu ülkelerinin kimi kentleri Erdoğan’ın da Davutoğlu’nun da dilinden düşmüyor.
Arap sevdası, İslam ülkeleri dayanışması çabası ne kadar gerçekçi?
Toplum olarak hamasete bayılıyoruz.
Tarihimizdeki kimi başarılarımızla övünmekle bir ömür tüketiyoruz.
Tarihi ile övünen milletler patatese benzermiş!
Patatesin değerli kısmı toprağın altında, işe yaramayanı da toprağın üstündedir.
Kimi siyasetçilerimiz de bu zaafımızı bildiğinden, ya tarihe, ya da dine atıfta bulunarak bizi kafaya almakla meşguller.
Bir türlü imparatorluk sevdasından vazgeçemiyoruz.
Atalarımızın Osmanlı İmparatorluğu gibi büyük bir imparatorluğu yaratmalarıyla ne kadar övünsek azdır ama artık dünyada imparatorlukların kalmadığını, Arapların da Osmanlıyı o günün emperyalist işgalci ülkesi olarak kabul ettiklerini de bilmemizde yarar var.
Eğer öyle olmasaydı, 1. Dünya Savaşı'nda Araplar itilaf devletleriyle birlik olup bizi sırtımızdan vururlar mıydı?