Limon ağacımın tepesine yuva kuran bozalak iki yumurtanın üstüne yattı. Bir süre sonra yavrular yumurtalarını kırıp hayata merhaba dediler. Sıra uçmaya ve yuvayı terk etmeye gelmişti. O anda ortalıkta kızılca kıyamet koptu. Kedilerim yavruları...

Limon ağacımın tepesine yuva kuran bozalak iki yumurtanın üstüne yattı. Bir süre sonra yavrular yumurtalarını kırıp hayata merhaba dediler. Sıra uçmaya ve yuvayı terk etmeye gelmişti. O anda ortalıkta kızılca kıyamet koptu. Kedilerim yavruları kapmak için mevzilenmiş, anaç da dikkatlerini dağıtmak için alçaktan uçmaya başlamıştı. Anaç; kedileri uzaklaştırmama rağmen, beni de düşman gördüğünden kafamın üstünden bir iki dalış da bana yaptı. Sonuçta yavrular havalanıp gözden kayboldular. Gazze’de yaralı oğlunun önüne siper olan annenin durumunu salya sümük izleyen televizyon seyircisi, aynı durumla karşılaştığında kendisinin de aynı tepkiyi vereceğini aklına getiremiyor. Şiddete karşı gözyaşı döküyor, ama eylem koymuyor. Bana dokunmayan yılan misali; unuttuğu yılanın ayağına dolanmak üzere olduğudur. Yamyam itirazında haklı, “madem yemeyecektiniz, niye bu kadar çok öldürüyorsunuz..!”. İnsanı hayvandan ayıran özellik “düşünebiliyor” olmasıdır. Aristo bu nedenle “insan sosyal bir hayvandır” demiş. Acaba düşünürken vicdanını kullanabiliyor mu? İyi ahlakı din adamları verir diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ne yazık ki; savaşların katalizörleri çoğunlukla din adamları olmuştur. Sürdürülebilir kavramı üstüne, geçmişte bir yazı kaleme almıştım… Ukalalık yapma arzusu içinde olanların en sık kullandığı kavram budur; sürdürülebilir mimari, sürdürülebilir kültür, sürdürülebilir turizm gibi. Oysa güncel olan “sürdürülebilir terör”dür. Emperyalistlerin geçim kaynağı sürdürülebilen terördür.

ÇYDD

kurucularından rahmetli Prof. Dr. Türkel Minibaş’ın “Bundan böyle büyük savaşların çıkmayacağını, yerine fakir ülkelerde küçük kriz bölgeleri yaratarak sömürü düzenini sürdürülebilir hale getirmek” diye ifade ettiği bir tezi vardı. Ne yazık ki haklı çıktı. Son 12 yılda çıkan kriz bölgelerini hatırlayalım. Önce Irak, sonra Libya, Tunus, Mısır derken komşumuz Suriye’ye sıçrayan olaylar Türkiye’nin güvenliğini tehdit eder duruma gelmiştir. BOP başkanlığının sonuçları, İslam ülkelerinde gözyaşı ve kandır. İslam adına eli kanlı terörist diye lanetlememiz için her gün medya aracılığıyla bizlere izlettirilen sahnelerin kurgulayıcıları eli kanlı Hıristiyan din yobazlarıdır. Gözü dönmüş emperyalistlere maşa olmak insan onuruna yakışmaz. Bırakınız Mustafa Kemal’i, İnönü’yü; başımızda Demirel veya Ecevit olsaydı Ortadoğu gene kan gölü olur muydu? Haftasonu Cumhurbaşkanlığı seçiminde insanımız sadece liderini seçmiş olmayacak. İçte ve dışta barıştan yana güçlü bir Türkiye’ye komşu ülkelerin de ihtiyacı var. Ülkenin dengeden yana gerilimden kurtulmuş olarak çıkması; bölge halkları için de son derece önemlidir. Seçimin; ölüm ve gözyaşı yerine barış ve huzur getirmesi dileğimizdir. Bozalakla başladık, karga ile bitirelim. Kedilerimden biri bir karga yakalamış, yemekle meşgul. Hayatımda bu kadar çok kargayı bir arada görmemiştim. Tele konmuş yüzlerce karga gürültü çıkararak duruma tepki koydular. Yani anlayacağınız tepki koymada kargaları bile güldürdük…