Kimi dostlar, koalisyonların da demokrasinin bir gereği olduğundan söz etmekteler. Doğru. Genel anlamda, olaya teorik olarak baktığımızda, doğru olmasına doğru da, bizim ülkemiz için doğru olup olmadığına bakmakta yarar var. Bizde ne demokrasi...
Kimi dostlar, koalisyonların da demokrasinin bir gereği olduğundan söz etmekteler.
Doğru.
Genel anlamda, olaya teorik olarak baktığımızda, doğru olmasına doğru da, bizim ülkemiz için doğru olup olmadığına bakmakta yarar var.
Bizde ne demokrasi kültürü oluştu, ne de demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak benimseyebildik.
Biz demokrasiyi, salt kendi özgürlük alanımız olarak değerlendirip, sınır mınır tanımadan, tüm alanlara balıklama dalıyoruz.
Hoşgörü, empati hatta karşımızdakine saygı göstermek diye bir şey yok.
TBMM'de milletvekillerinin hatta liderlerin birbirlerine dönük, ağza alınmayacak hakaretlerinin hangi noktalara taşındığına bir bakın!
Böyle bir tablodan, uyumlu ve de yaratıcı bir koalisyon çıkması mümkün mü?
Siz hiç, bizim vatandaşımızın, özellikle de biz Türklerin, ortak iş kurup da, başarıya ulaşan ya da başarıyı yakalasalar bile, bunu uzun yıllar sürdürebilen kaç kişi olduğunu bileniniz var mı?
Biz, aynı ana babadan olan kardeşlerimizle bile, doğru dürüst bir iş yapamıyoruz.
İşte ben bu gerçek nedeniyle koalisyonlara karşıyım.
Aslında biz, uzun yıllar, koalisyon dönemlerinin krizlerini yaşamış bir milletiz.
Ama ne yazık ki, geçmiş başarıları, başarısızlıkları hatta rezillikleri ve de felaketleri de çabuk unutuyoruz!
Türkiye yıllar boyu devam edip gelen koalisyonlar dönemlerinde krizden krize sürüklenerek çok şey kaybetti.
O rezil yılları unutmak mümkün mü?
Nasıl, en kötü demokrasi, diğer rejimlerin en iyisinden daha iyiyse, en kötü tek başına iktidarın, en iyi koalisyonlardan çok daha iyi olduğunu geçmiş deneyimlerimizden biliyoruz.
Türkiye, 1950 yılına kadar tek parti döneminde, sonrasında da Demokrat Parti ile, Anavatan Partisi ile tek başına iktidarlar dönemlerinde, az ya da çok, belli başarılara imza attı.
Bunun dışında kalan koalisyonlar süreci, Türkiye için birer fetret dönemi olmuştur.
Burada, bireysel beklentilerimizin bencilliğinde, hangi partinin öne çıkmasını istememizden çok, hangi partiyi tek başına iktidara taşıyabileceğimizi düşünmemiz çok daha gerçekçi bir yaklaşım olur.