DEĞERLİ okurlar. Kimi sanatçı ya da tanınmış isimlerle yapılan söyleşilerde hep sorulur. 'Hayatınızda keşkeleriniz oldu mu?

DEĞERLİ

okurlar.

Kimi sanatçı ya da tanınmış isimlerle yapılan söyleşilerde hep sorulur.
“Hayatınızda keşkeleriniz oldu mu?"
Aynı soruyu kendi aramızda sorduğumuz da olmuyor değil.
Çoğumuz.
Olmadığından söz ederek, geçmişteki yaptıklarımızdan hiç pişmanlık duymadığımızdan dem vurmaya çalışırız.
Yani.
Ne kadar akıllı ve de kararlı olduğumuzu, hatta hiç hata yapmadığımızı anlatmaya çalışırız.
Daha doğrusu.
Yutturmaya çalışırız.
Her gün seslendirdiğimiz bir söz var.
“Hatasız kul olmaz.”
Keşkemiz yoksa.
Hatamız da yok demektir.
Hatamız da olmadığına göre, bir bakıma kul yani insanlıktan çıkıp bambaşka mertebelere tırmanmış oluyoruz!
Okudukça okumaktan bıkmadığım ve de hala anlamaya ve kavramaya çalıştığım Eflatun’un Devlet'indeki Sokrates’in mantığıyla bu olaya yaklaşmaya çalıştım.
Başkalarının ne olduğu, nereye tırmandığı beni ilgilendirmez.
Ama ben, hayatım boyunca bir sürü kavşaklardan hatta dört yol ağızlarından geçtim.
Hepsinde de, doğru yolda mı ilerledim?
Sanmıyorum.
Muhakkak ki, önümde çok daha güzel ve parlak alanlara ulaşacak yollar olmuştur.
Ben bunlardan sadece birisini tercih ettim.
Yani kendi kaderimi kendim belirledim.
Her kavşakta.
Birileri bir biçimde beni etkiledi.
Kimi olumluydu.
Kimi olumsuzdu.
Demek ki.
Bir sürü keşkelerim olmuş.
Bugünkü aklımla, hayat yoluna yeniden başlasam, çok bambaşka güzergahlarda yol alırdım.
Ama ne var ki, ne o tarihlerdeki koşullar bugünkü koşullara benziyordu, ne de bugünkü ben, o tarihlerdeki ben değilim.
İnsanın hayattaki yolunu, genellikle tesadüfler, özellikle de çevresindeki unsurlar belirliyor.
Nasıl anamızı, babamızı biz seçmiyorsak, anamız babamız da milyonlarca olası çocuk arasından bizi seçmiyorsa!
Bulunduğumuz ülke, bulunduğumuz kent, bulunduğumuz mahalle, sahip olduğumuz aile ve de ailemizin, eğitim düzeyi ve kültürüyle ekonomik gücü, büyük ölçüde bizim geleceğimizi belirliyor.
Karakterimiz de belli ölçülerde de olsa bu şekilde şekillenmeye başlıyor.
Sonra mı?
Tüm bu değişik ortamlarda, çok farklı güzergahların varlığında biz kendimize göre bir güzergaha yönelerek, geleceğimizi belirlemiş oluyoruz.
Yani.
Seçtiğimiz bu yol, ya bizi ve de bizden sonra gelecek çocuklarımıza ve torunlarımıza mutluluklar getiriyor ya da salt kendimizi değil, gelecek kuşaklarımızı da mutsuzluklarla dolu bir hayata mahkum edebiliyoruz.
İşte bu yüzdendir ki, öncelikle gençlerimizi çok doğru eğitmeliyiz, sonra da doğru öğretim alanlarına yöneltmeliyiz.