DÜN yine kendimi tutamadım, dayanamadım, pek sık kullanmadığım Twitter'a aynen şunları yazıverdim:

DÜN

yine kendimi tutamadım, dayanamadım, pek sık kullanmadığım Twitter’a aynen şunları yazıverdim: "Altındaki koltuk tehlikeye girmesin diye şakşakçılık yapanların egemen olduğu Alanya'da adalet mülkün değil, yalakalığın temeli olur.”

***

Al, tut ucundan, lastik gibi sündür istediğin yere!

Misal ben şehrin en üstteki yöneticisi de olsam alınırım bu sözlerden, en alttaki de!

Yaram varsa gocunurum işin açığı.

Hatta üzülürüm, pasif agresif olup içime bile kapanabilirim.

***

Aslında ben de böyle daha ne laflar var da, gelin görün ki işimiz bıçak sırtı, hem de seçim sürecindeyiz.

Gazeteci değil de esnaf olsam mesela, sosyal medyayı havaya uçurabilirim, içimde sakladığım paragraflarla.

Misal, basın mensubu değil de, çarşıdaki herhangi bir butikte, dericide, markette veya kasapta çalışan bir eleman olsam, yemin ediyorum, sosyal medyaya yazdığım cümlelerden sonra ağzımı burnumu Çarşamba Pazarı’na çevirirler.

***

Misal, Abdurrahim Karakoç’un en sevdiğim eserlerinden biri olan “Hasan’a Mektup” adlı şiirini, “Yanlış anlaşılmasın, zaten aramız limoni, yine bize darılıp gücenmesin” diye pek kıymetli Hasan Sipahioğlu’nun seçimi kaybetmesinden sonra okuyucularımla paylaşayım demiştim, fakat sonra, hevesimi kursağımda bırakırcasına, İçişleri Bakanlığı Alanya’ya Mülki Amir olarak, Allah başımızdan eksik etmesin, “Hasan” Tanrıseven’i görevlendirdi.

***

Şimdi ben nasıl olur da şu dizeleri paylaşırım, paylaşsam yanlış anlaşılmaz mı, okuyun, yorumu size bırakıyorum…

***

“Mektup yazdım Hasan'a.

Ha Hasan'a, ha sana!

Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla, aha bu mektubu alınca Hasan.

Manalar iplikten incedir amma, kelimeler biraz kalınca Hasan.”

***

Karakoç’un kendi “Hasan”ına yazdığı mektup böyle uzayıp gidiyor. İçinde daha ne dokundurmalar, ne laf sokmalar var, bilen bilir, bilmeyen okusa aklı şaşar.

***

Lafım meclisten dışarı, aman Sayın Tanrıseven üzerine alınmasın, içler acısı durumumu izah edebilmek için şiirin girişini sizlerle paylaşmak zorunda kaldım.

Sizin anlayacağınız kıymetli okuyucum, aslında bizde laflar boy boy da, ama seçime kalmış şunun şurasında 20-25 gün.

Şimdi ortaya ne söylesek, (ki ben isim vermeden sağa sola sallamayı, Don Kişot gibi yel değirmenleriyle savaşıyormuş gibi bir görüntü vermeyi zaten kendime yakıştıramam,) her laf bir tarafa çekilir, bu yüzden sivri dilimi bugünlerde biraz ağzımda tutma taraftarıyım.

***

Ha, bu süreçte çok önemli bir şey olur mu, baklayı çıkarır mıyım ağzımdan, fincancı katırları ürker mi, işte onun garantisini veremiyorum.

***

Ama demin dedim ya!

İradem Antep işi çelik kasa gibi sapasağlamdır, dayanacağım gittiği yere kadar.

Ben şimdilik uyku moduna giriyorum, varınca siz beni uyandırın, olmaz mı?

***

(NOT: Bu yazı Yeni Alanya'da ilk kez 14 Mayıs 2015'te yayınlanmıştır)