Akdeniz kıyı iklimini bilmeyenler kış aylarının Alanya'da çok rahat geçirildiğini zanneder. Oysa, özellikle güneşin ısıtmadığı günlerde insanın içine işleyen nemli soğuk, kara ikliminden gelenleri bile bezdirir.  Bunun başlıca...

Akdeniz kıyı iklimini bilmeyenler kış aylarının Alanya’da çok rahat geçirildiğini zanneder. Oysa, özellikle güneşin ısıtmadığı günlerde insanın içine işleyen nemli soğuk, kara ikliminden gelenleri bile bezdirir.

Bunun başlıca nedeni, son yıllara kadar yapılan inşaatların yalıtımdan uzak olmasıdır. Tuhaf bir şekilde, Alanya ve benzeri yerlerde kış aylarının yakıcılığı kısa sürüyor diye, önlem alınması hiç düşünülmemiştir.

Gerçi son yılların modern diye adlandırılan inşaatlarında ısı yalıtımı sağlanmasına karşın, merkezi ısınma çözümleri yerine klima teknolojisi ile ısınma yeğleniyor. Yani sağlıksız, verimsiz ve pahalı bir model.

İlginç bir yakınma da arsalarını (tarlalarını!) değerlendiren yerli Alanyalıdan geliyor; yeni yerleştikleri binalarda modernite adına baca açılmamasını eleştiriyorlar. Şöyle, ağız tadıyla bir soba kuramamaktan şikayetçiler.

Bir de çok pahalı olan Isı Pompası uygulaması var ki, onun da ideal kurulumunun yerin 6 metre altına yapılmış olması gerektiği söyleniyor. O derinlikte ısının 18 derece santigrat sabit olduğu ve yaz kış verimli çalışacağı belirtiliyor.

Gelelim doğalgaza… Hani şu 2013 yılında ala ile vala ile imza kampanyalarının düzenlendiği; siyasilerin hala her ağzını açtıklarında yakında Alanya’ya geleceğini söyledikleri…

Alanyalı artık, Rusya ile “kullanmasan da parasını öde!” anlaşmalarını öğrendikten (gerçekten öğrendi mi?)… başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlerde oturanların Ocak ayında ödedikleri korkunç faturaları gördükten sonra hala o imzalarda ısrarcı mıdır, bilinmez.

Batı ile köprüleri atarken Rusya’ya teslim olmanın doğalgazdaki maliyetinin(!) ton başına 250-280 dolar, oysa Avrupa’da 110-120 dolar olduğunu bilse mesela Alanya’daki iktidar destekçisi arkadaşlar… Bir doğal gaz şebekesinin, yatırım maliyetleri ve karlılık oranları gözetilmeden kara kaş, kara göz için kurulmayacağını bilse…

Sabah 07:00’de en azından okula giden çocuğu için kalktığında hala o saatte neden elektrik kullandığını düşünse; elektrik dağıtım şirketlerinin hangi yakınların(!) tekelinde olduğunu soruştursa… Gelen tepkiler üzerine kullanım bedelinin üstüne eklenerek saklanan “elektrik dağıtım bedelini” öğrense…

Uzatmayalım; Alanya hala modern yöntemlerle ısınamayan ve özellikle şehir merkezinde “hava kirliliği yaşayan” bir şehirdir. Maliyetler yüzünden halkın geri döndüğü odun sobası ve kaçak kömür ile ısınma olsun, kat kaloriferi mazotu olsun kirlilik de yaratmaktadır.

Her anlamdaki çözüm, boşa akıp giden çeşme misali güneş enerjisidir. Ama öyle, dostlar alışverişte görsün diye kurumlara kurulan, siyasi propaganda aracı yapılan değil. Her konut fotovoltaik piller, güneş enerjisi panelleri ile donatılıp kendi enerjisini üretmeli, depolayabilmelidir.

Alanya nemli bir deniz kenarı yerleşimi olduğu için, örneğin Karaman’dan daha az güneş enerjisinden yararlanır. Güneş panelinin, bulunduğu konuma göre maksimum ürettiği elektrik enerjisini gösteren “enerji çarpanı” Karaman’da 2 bin küsur iken Alanya’nın 1872’dir. Oysa başka bir örnekte, Karadeniz’de bu çarpan çok daha az olarak 1100’dür! Almanya’da ise 660’dır! Buna rağmen Almanya’nın kurulu gücü Türkiye’nin çok üstünde, 31 bin megavattır.

Ama Almanya dahil bütün uygar, gelişmiş ülkelerde güneş enerjisi kurulumuna devlet bireysel teşvik verir. Kurulum bedelinin yarısını kişiye KDV olarak geri öder ve elektrik fazlasını satın alır.

Fosil yakıt tüketimini bırakmakta olan ülkelerde, gündüz saatlerinde güneşten elde edilen enerji enterkonnekte sisteme verilir. Bu ülkelerde yandaşların, akrabaların işlettikleri elektrik, doğalgaz şirketlerinin karı azalmasın diye temiz enerjiye geçiş siyasi irade tarafından engellenmez. Engellense de halk buna tepki verir…

Demokratik ülkelerde tepkiler feryat figan olarak değil, oy sandıklarında, meydanlarındaki karşı koyuşlardadır. Sesin daha gür çıkarılışıyla olur yoksullaşmaya, yoksunlaşmaya karşı direniş.

 Haa, “Bu ülke şeriatı kılcal damarlarında yaşamaya başlamış, ne ısınması!” diyorsanız, o da bundan bağımsız bir sorun değildir…