KADIN olmak... Ana Haber bültenlerinde günbegün artan kadın cinayetlerine dair haberleri duydukça tüylerimiz ürperiyor, içimiz acıyor. Tecavüz, bıçaklama, kesilip çöp konteynırlarına atılma, diri diri yakılma, sado-mazoşistçe bir kıza...

KADIN

olmak...

Ana Haber bültenlerinde günbegün artan kadın cinayetlerine dair haberleri duydukça tüylerimiz ürperiyor, içimiz acıyor. Tecavüz, bıçaklama, kesilip çöp konteynırlarına atılma, diri diri yakılma, sado-mazoşistçe bir kıza saldırma dahası öldürürken bile zevk alma düşüncesi, kızı komaya sokup durağa bırakma... Güya insanca davranacak ya!

Evet, gün geçmiyor ki radyolarda, TV kanallarında yeni bir kadın cinayetiyle, taciz haberiyle sarsılmayalım.

Her gün patır patır öldürülen, şiddete uğrayan, sessiz kalmaya zorlanan, soluğu kesilmiş kadınların haberini işitiyoruz.

Hunharca yerlerde sürüklenenler, ayağından, kolundan, ağzından iple bağlanıp defalarca kez tecavüze uğrayan, benzin dökülüp diri diri yakılan, parça pinçik doğranan, yüzüne gözüne kezzap atılan, derisi yüzülen, toprak altına eli, kolu, kafası birbirinden ayrılmış şekilde gömülenler, su akmaz kervan geçmez bir yerde elleri kolları bağlanarak ölüme terk edilen, avaz avaz "Yapma, lütfen yapma. Daha ben okuyacağım. Hayallerim vardı", "Anne, baba yardım et lütfen" haykırışları eşliğinde iç çamaşırları vahşice sıyrılarak kan revan içerisinde bırakılan, kandırılan, ihanete uğrayan ve küçük yaşta dedesi yaşında adamlarla evliliğe zorlanan okul çağı çocukları...

Her gün bir can gidiyor, can yanıyor. Canımız yanıyor.

“Arabayı park edemeyen ya da yavaş kullanan birini gören kişi veya kişiler direkt, "Kesin kadındır" diyor.

"Karacaoğlan der ki, geldim kapına/Mail oldum cemalına, yapına/ Baban senin ne istiyor tapuna/Para ile geldim satın almaya..."

Zaten malız ya, buyurun! Para ile satın alın!

"Komşu kızını zapt eyle, yaylalar yaylalar, bizim oğlan âşıktır diloy diloy yaylalar"

Sen zapt et kızını çünkü suçlu o!” der Ayşe Aral, bir yazısında.

Çok da haklı. Doğru söze ne denir?

Dizi ve filmlerdeki kadınlara yönelik psikolojik ve fiziksel şiddet türlerine girmiyorum bile.

Tüm Türkiye yürüse, avaz avaz bağırsa, sokaklarda sabaha kadar pankartlarla eylemler yapılsa, soruyorum ne değişecek?

Kanayan yara dinecek mi?

Belki cinayet haberleri birkaç ay konuşulduktan sonra gündemden düşecek ama peki ya o gözü yaşlı, kalbi acıyla dolu analar, babalar, kardeşler? Ne olacak onlara?

Kim su serpecek kanayan yaralarına?

Hangi kanun, hangi madde, hangi karar, hangi hak, hukuk, adalet?

İnsan Hakları Derneği

'nin açıkladığı 2014 yılı

İnsan Hakları İhlalleri Raporu

’nda ortaya çıkan insan hakları bilançosu oldukça ağır. Rapora göre kadınların yaşam haklarına ihlaller kategorisinde 2014 yılı içerisinde 335 kadın hayatını kaybetti, 789 kadın ise yaralandı. 39 kadın intihar ederek hayatını kaybetti, intihar girişiminde bulunan 13 kadın ise yaralandı. Toplam 296 kadın toplumsal alanda şiddet, tecavüz, taciz veya ev içinde şiddete maruz kalarak yaşamını yitirdi. Bu alt kategoride 191’i taciz/tecavüz-585’i şiddet olmak üzere toplam 776 kadın yaralandı. Fuhuşa zorlanan kadınlarda ise ölen ve yaralanan sayısı 289 olarak tespit edildi.

(Kaynak: CİHAN)

Kadın günbegün değersizleşiyor bu ülkede!

Oysaki kadın değil midir yuvayı diri tutan, erkeğinin arkasında olan, dimdik duran, güç veren, güç olan, umut aşılayan?

Aa yok yok kadın suçlu, kadın hak etmiştir, kadındır ne yapsa yeridir, açık giyinmeseymiş, kadın süslenmeseymiş, kadın çok konuşmasaymış, kocasına hakkını savunmak adına dahi olsa karşılık vermeseymiş, bla bla bla...

Bahaneler, bahaneler, birbiri ardınca bahane türevleri...

Kısır döngü şeysi.

Mide bulandırıcı, tiksinti uyandırıcı...

Çok zor!

Kadın olmak, kadınlık değeriyle hayata tutunmak zor, çok zor!

Saçma sapan laflara, mide bulandırıcı bakışlara, hal ve tavırları tuhaf insanların tacizkar hareketlerine hangimiz şahit olmadık, olmuyoruz; yolda yürürken, otobüse binerken, okula, işe, spora giderken, banka kuyruğunda beklerken, sunum yaparken...

Karanlık sokaklara sapmadan evin yolunu tutmaya çalışırken hangimiz acele acele yürümedik ya da ya da hangimiz telefonla konuşuyormuş gibi yapmadık, yapmıyoruz, hangimiz yavaş yavaş acele etmedik, etmiyoruz?

Kaç kız ortaokul ve lise yıllarından beri, bir erkeğin çıkma teklifini kabul etmedi diye, 'Zaten sen o...sun diyerek yaftalanmadı?

Sorun şu ki sana ne? Size ne?

Kız ister kabul eder, ister etmez, ister farklı davranışlarla hareket eder, size ne yahu?

Cidden işiniz mi yok?

İç acıtıcı laflarla, amiyane olacak belki ama laf sokmalarla, laf iliştirmelerle ne geçiyor elinize, içiniz mi rahatlıyor?

Aman ne önemli!!

Kadına şiddet, taciz ve kadın cinayetlerinde tavır sanki 'Bırak dağınık kalsın' şeklinde ilerliyor. Adalet, hak yerini bulsun artık. Bir şeyler yapılsın ve bir şekilde canların hunharca katledilmesi önlensin. Psikologlar var, sosyal hizmet çalışanları, gönüllü öğrenciler, stajyerler, psikiyatristler, pedagoglar, sosyologlar var.

Herkes üzerine düşeni yapmalı!

Kadınlara, bedenlerine, seçimlerine, sözlerine, ifadelerine, haklarına saygı göstermeyen, kadını dinlemeyi aptallık kabul eden, ha tabi bir de 'Kadındır ne de olsa saçı uzun, aklı kısa' şeklinde ifadelerle mide bulandıran geri kafalar!

"Kadın ve erkek arasına girilmez kocasıdır; döver de, sever de, öper de. İster sever, ister öldürür. Karışılmaz'

mentalitesiyle hareket edilmeye devam ederse korkarım bu ülkede daha çok can acır, daha çok can yanar. Türkiye’yi dahası dünyayı sarsacak nitelikte bir cinayet haberinin çıkmasını mı bekliyorsunuz, konuşmak, icraate geçmek için?

Bu mudur yani!?

Eğer buysa gerçekten Tamam, peki, OK.

Lütfen, insanlık suçlarına göz yummayın, taviz vermeyin, görmezden, duymazdan, bilmezden gelmeyin! Yanan sizin canınız da olabilirdi. Empati kurmak zor olmamalı.

Artık kadına şiddet, taciz ve kadın cinayetlerine yönelik manidar sessizlik son bulsun, lütfen yok olsun, kaybolsun.

Lütfen üzülmesin kadınlar artık, sevgiyle beslensin. Değerli hissetsin, nolacak ki bir fazla gülsün yüzleri, ne yani güçlü olsa da size güç katsa fena mı?

8 Mart Dünya Kadınlar Günü...

Kadının hak ettiği değeri, SAYGIYI, SEVGİYİ görerek nefes aldığı, yalanlarla kandırılmadığı, saçma sapan sebeplerle suçlanmadığı 'sağlıklı' bir dünya ümidiyle...
Umarım...