Siyasilerin halk dalkavukluğuna alıştık. Bu çirkinliğin, oy kaygısına dayandığını da biliyoruz. Gençliği yere göğe sığdıramamalarının nedeni ise bambaşka. Tehlikeli olan da bu! İnsanın, yirmi, yirmi beş yaşları, delikanlılık dönemidir....
Siyasilerin halk dalkavukluğuna alıştık. Bu çirkinliğin, oy kaygısına dayandığını da biliyoruz. Gençliği yere göğe sığdıramamalarının nedeni ise bambaşka. Tehlikeli olan da bu! İnsanın, yirmi, yirmi beş yaşları, delikanlılık dönemidir. İnsanın bu dönemde ayakları yere basmadığı gibi, aklı da bir karış havadadır! Çocukluk ve gençlik yıllarımızda, birilerinden bir biçimde birçok şey öğreniriz. Öğrendiklerimizin doğru ya da yanlışlığını, ancak belli olgunluk çağına geldiğimizde anlarız. Bunu da, öğrendiklerimizi sorgulamaya başlar, okuma ve araştırma gerçekçiliğini ve akılcılığını gösterebilirsek anlayabiliriz! Yoksa, dolap beygiri gibi, gözü kapalı aynı güzergahlarda dolaşır dururuz. Bugün, belli yaşlara geldiği halde, geçmişine dönük en küçük özeleştiri yapmadan, aynı güzergahlarda top koşturarak ahkam kesenlerin varlığını, üzülerek belirtmemizde yarar var. “Dönek” demesinler diye, tüm gerçeklere rağmen, burnunun doğrultusunda giderek, dönmemekte direnerek, bataklıkta bocalayıp duranların sayısı da oldukça fazla. Gençliğin, asalak, hazır yiyici ve sorumsuz, baba parası yiyen, bilgisiz ama idealist ve de dürüst olduğunu bilmeyen var mı? Ağaç yaşken eğip bükülerek bir şekle sokulabilir. Belli bir yaşa geldikten sonra ağaca şekil veremezsiniz.Siyaseten bir yerlere gelmeyi düşünenlerle, bir yerlere gelenler, hedeflerine varabilmek için, gençliği belli bir çizgiye çekerek, istedikleri şekli verip, onların sırtından, özellikle de dinamizminden yararlanmaya çalışırlar. Bunun için de, gençliğin henüz boş olan beyinlerini, soyut kavram ve sloganlarla doldurup, vatan millet edebiyatıyla, onları tek bir düşünsel açılıma yönlendirip, bu düşüncenin fanatik savunucusu ya da militanı haline getirirler. Daha açık bir ifade ile, gençliği kullanırlar. Biz de gençliğimizde kullanıldık. Kullanıldığımızı anladığımızda ise iş işten geçmiş oldu. Bırakın işçi ya da liseli gençliği, bugünün üniversite gençliğinin önemli bir bölümü, hala 30, 40, 60, hatta 1000 yıl öncesinin düşünsel açılımlarıyla bugünü yorumlayıp, yarınları öngörebildiklerini sanarak, geleceğe dönük, siyaset üretmeye çalışma saçmalığı içindeler. Sokrat gibi bir deha bile, “Dünyanın en bilgili insanı benim. Çünkü hiçbir şey bilmediğimi biliyorum” derken, bizim yeni yetmeler her şeyi en iyi kendilerinin bildiği iddiasında bulunup, farklı bakış açlarını savunanları hain ilan etme aymazlığı içindeler. –DEVAMI YARIN-