Geniş giriş kapısı, küçük iki penceresi bulunan üstü toprak, taştan yapılmış dikdörtgen bir odacık. Önündeki çeşmelerin üst tarafına yapılmış bu yapının içinde insanın ihtiyaç duyabileceği her şey bulunur. Sapan lastiğinden...
Geniş giriş kapısı, küçük iki penceresi bulunan üstü toprak, taştan yapılmış dikdörtgen bir odacık. Önündeki çeşmelerin üst tarafına yapılmış bu yapının içinde insanın ihtiyaç duyabileceği her şey bulunur. Sapan lastiğinden ekmeğe, ayakkabıdan benzine, mazota, gaza varana kadar. Bu arada Hasan Ağa kahvecilik yapıp çay, kahve, meşrubat servisini de yapar. Eğer gecelemek isteyen olursa yatmak için biraz yükseltilerek yapılan yerde yatıp geceleyebilir. Kahveye gelince eski dost Armut Hasan Ağa kendine has aceleci tavrıyla bizi karşıladı. Oturup hep beraber yemek yerken komando birliğinde cesur bir Erzurumlu gencin olduğunu, ilk gün birlikte cesede vardıklarını, zavallının ayağının birinin çarpmalar sonunda kopmuş olduğunu fakat çıkaramadıklarını sonrada dağcıların inip cesedi ceset torbasına koyup sedyeye bağladıklarını, hatta biraz yukarı taşıdıklarını ama bölgeyi iyi bilmediklerinden yukarı kadar taşıyamadıklarını anlattı. Biz yemek yerken Karapınarlı Kerim de çıkıp geldi. Karapınarlı Kerim’i görünce çok nadir gülen Sülo’nun gülümsediğini gördüm ve ona takılmadan edemedim. Ne o dedim Sülo beni yaşlımı buluyorsun. Kerim’i görünce yüzün ışıladı. Sülo kendine has davranışlarıyla utangaç, Baba öyle şey olur mu? Sizi zahmete sokmadan Kerim’le biz alıverir geliriz diye düşünüyorum. Geceyi geçirdiğimiz Armut Hasan Ağa’nın kahvesinden şafak sökmeden ayrıldık. Güneş henüz bir yerleri alalamadan olay yerine geldik. Kerim’le Sülo’ya zaten söylenecek bir şey yoktu. Yinede değirmenci Hasan ikisine beraber tembihlerini iletti. Bizden ayrılan Sülo’yla Kerim harekete geçtiler. Değirmenci Hasan, yeğenim Kerim ve bende kanyonun Alanya tarafına cesedin çıkartılacağını düşündüğümüz yere geldik. Dürbünle adamlarımızı takip etmeye başladık. Çok aceleci ve telaşlı olan Değirmenci Hasan oturduğu yerden dürbünle takip ettiğimiz arkadaşlarımıza taktikler verince Kerim’le gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk. Sülo’yla arkadaşı bizden ayrıldıktan 15-20 dakika gibi bir zaman sonra cesetle buluştular. Sedyeyi iki koldan tutmadan önce civardaki adaçaylarını, kekikleri ceset torbasının üstüne yerleştirdiklerini dürbünle izleyince Sülo’nun beni ne kadar çok sevdiğine bir kez daha şahit oldum. Adaçayı ve kekiğin aromatik kokusuyla cesedin kokusunu hafifletiyordu çünkü. Olumsuzluklardan kolay kolay etkilenmeyen Sülo kokudan rahatsız olmuştu. Biz orada oturup onları izlerken meraklı Alanyalılar da olay yerini doldurmaya başladılar. Bu arada devlet adına ilk gelen o bölgenin orman işletme şefi İbrahim Aydın’dı. Biz İbrahim Aydın ile stabilize yol boyu yürürken onun telsizi aracılığıyla kaymakam Lütfi Yiğenoğlu’na da dakika dakika rapor veriyordu. Çok geçmeden bütün Alanya neredeyse oraya doluştu. Yerel, ulusal, uluslar arası gazeteciler ve televizyoncularda yerini aldı. Komando birliğinden uçurumun kenarına kimseyi sokmayın bir kaza olabilir, aşağılarda ceset taşıyan benim dostlarımın üstüne taş yuvarlanabilir diye rica etsem de meraklı insanlara mani olamadılar. Allah’tan bir kaza olmadı.
DEVAM EDECEK