DEĞERLİ okurlar. Toplum olarak, sürekli  geçmişe öykünüyoruz.  Geçmişteki başarılarla ve bu başarıları bize sunan büyük değerlerle yatıp kalkıyor, onlarla sarmaş dolaş olmuş durumdayız. Hiç sorgulamadan, iyice araştırıp...

DEĞERLİ

okurlar.

Toplum olarak, sürekli geçmişe öykünüyoruz.
Geçmişteki başarılarla ve bu başarıları bize sunan büyük değerlerle yatıp kalkıyor, onlarla sarmaş dolaş olmuş durumdayız.
Hiç sorgulamadan, iyice araştırıp tartışmadan.
Yüz, bin yıl öncesinin değerleriyle yatıp kalkıyoruz.
Mevlana'nın dediği gibi:
“Dün dünde kaldı, bugün yeni şeyler söylemeliyiz.”
Aslında.
Dünlerdeki başarıları bayraktaştırıp, allayıp pullayıp bugünlere taşıyarak.
Sanki kendi başarımız gibi ballandıra ballandıra anlatarak kasım kasım kasılırken.
Dünlerdeki hezimetlerden, yenilgilerden ve de başarısızlıklardan, entrikalardan, şark kurnazlıklarından hiç söz etmiyoruz.
Dünlerde tabii ki kahramanlarımız vardı.
Onları rahmetle yad etmeliyiz.
Ama asker kaçaklarını, savaş dönemlerinde dağlara çıkıp eşkiyalık yapıp, erkeksiz köylerdeki arazilere konan ahlaksız hainlerin de varlığını hesaba katmamızda yarar var.
Geçmişteki her tür değerlerimizle ve güzelliklerle övünmek güzel de, geçmişteki çirkinliklerden ve rezilliklerden de söz ederek bunlardan ders çıkartmanın da yollarını arama akılcılığını ve gerçekçiliğini göstermeliyiz.
Adamın babası bilgeymiş.
Varlık sahibiymiş.
Adam babasıyla övünüp duruyor.
Sen ne yapıyorsun diye sorduğunuzda.
Ondan kalan mirası yiyorum diyor.
İşin ve mesleğin ne dediğinizde de.
Mesleğim yok, işsizim diyor.
Bu adamın babasının bilge olması ve oğluna oldukça büyük bir miras birakması güzel de.
Oğlunun mirasyedilikten başka bir işe yaramadığı halde, babasıyla övünüp durması ne işe yarar?
Televizyon kanallarında özellikle de devlet kanalında, geçmişe dönük diziler aldı başını gidiyor.
Din, iman ağızlarda sakızlaştırılmaya başlandı.
Tüm bu maneviyata yelken açmaya karşın.
Ahlaksızlıklar, soygunlar, vurgunlar, cinayetler, cinsel istismarlar şaha kalkmış durumda.
Deme ki biz, güzelliklerin, iyiliklerin, kutsal herşeyin hep lafını ediyoruz.
İcraatta ise tam tersi bir yolda dört nala koşuşuşturup duruyoruz.
Yani.
Özde bir şey yok, tam takır.
Amma, sözde torbalar dolusu hamaset.
Siz hiç ben üçkağıtçıyım diyene rastladınız mı?
Ama maalesef hergün üçkağıtçıların üçkağıtçılıklarına şahit oluyoruz.
İnsan kendini beğenmezsse çatlarmış.
Biz de, toplumumuzu beğeni bombardımanına tutarak kendimizi de bu beğenilenlerin saflarına dahil etme uyanıklığına kaçıyoruz!