Ertuğrul Yeşildal (2) 1980 öncesinde, Ülkücü ve Devrimci gençlerin birbirlerini yok etmeye dönük, acımasızlığı da bu yanlış algılamadan kaynaklanmıştı. Dünlerde birbirini boğazlayan CHP'li ve MHP'li gençlik bugün kanka olup,...

Ertuğrul Yeşildal (2)

1980 öncesinde, Ülkücü ve Devrimci gençlerin birbirlerini yok etmeye dönük, acımasızlığı da bu yanlış algılamadan kaynaklanmıştı.
Dünlerde birbirini boğazlayan CHP’li ve MHP’li gençlik bugün kanka olup, AK Parti’ye karşı birbirlerini destekleyebiliyorlar.
Çok daha önemlisi, 12 Eylül darbesinin altında inim inim inletilmiş Ülkücü ve Devrimciler bugün bir arada samimi bir dostluk kurabilme olgunluğuna geldiler.
Tıpkı benim gibi bir solcu ile, Sayın Osman Doğan, Sayın Cemal Palamutçu ve sevgili dostum Şahin Gülhan gibi kişiliklerle candan birliktelikler oluşabilmekte, geçmişin yanlışlarının özeleştirisini yapıp, nostalji zenginliğinden de yararlanarak, günümüzdeki siyasi gelişmeleri en azından pratikte olmasa da özel sohbetlerimizde dile getirip gerçekçi bir biçimde tartışabiliyoruz.
Tabii ki, benim herhangi bir siyasi partiyle göbek bağım olmadığı için, ben çok daha özgür biçimde bu tartışmalara renk kattığım kanısındayım!
Dostların da bunu anlayışla karşılaması tabii ki sohbetlerimizi çok daha anlamlı kılmakta…
Bazıları ya da ben bile bazen agresifleşsek de, yine de geneldeki dostluk çerçevesi dışına çıkılmaması sevindirici.
Neyse biz yine asıl konumuza dönelim.
Kendisine çok saygı duyduğum Sayın Mevlüt Güven’i de tanımazdım.
Bir gün, Dostum Mehmet Hacıkadiroğlu’nun mekanında otururken kendisiyle tanışma ve sohbet etme fırsatım olmuştu.
Sayın Güven bana kendisini tanıttıktan sonra, “Eğer sizi Ankara’da Genel Merkezden tanımamış olsaydım, CHP’ye dönük eleştirilerinizden dolayı sizi aforoz ederdim” demişti.
Birbirimizi tanıdıktan ve benim niye CHP’yi bu denli ağır eleştirilere tabi tuttuğumu açıklamamdan sonra, Sayın Güven’in bana bakış açısını önemli ölçüde değiştirdiğini görme mutluluğunu yaşadım.
İnsan sevdiği deriyi yerden yere vururmuş!
Sayın Yeşildal, Alanya İlçe Başkanlığına aday olmuş, Sayın Osman Özcan’ın yaşlandığından söz ederek medya önünde önemli eleştirilerde bulunmuş, hatta bu konuda benim de desteğimi istemişti.
Allah'tan böyle bir yönlendirmenin etkisi altında kalıp, bir yanlışa imza atma saçmalığını sergilememişim!
Zira Sayın Yeşildal, adaylıktan vazgeçip, Sayın Osman Özcan’ın listesinden CHP yönetimine girme çelişkisine düştü.
Tabii ki, siyaset oyununda bu da çok iyi becerilebilen ince bir çalım olarak değerlendirilebilir ama bana bu tür oyunları kimse ne normal ne de etik olduğunu anlatamaz!
Özetle, Sayın Yeşildal’ın ileri sürdüğü gibi ben kesinlikle bir siyasi partinin ne üyesi, ne yandaşı ne de körü kürüne savunucusuyum.
Ben yıllarca, bir partinin fanatizmi içinde yetişmiş olmanın deneyimiyle, bugün objektif olma kaygısıyla hareket eden, bütün partilere eşit mesafede bulunmaya çalışan, olumluya olumlu, olumsuza da olumsuz deme gayreti içinde olan sıradan bir köşe yazarıyım.
Aktif siyasi deneyimim otuz yılı aştı. Genel anlamdaki siyasi çalışmalarım ve köşe yazılarım ise, elli yılı geçmek üzere, bu yaştan sonra benim şu ya da bu siyasi yapının ya da kişinin borazancılığına soyunmam, komik olacağı gibi, beni böyle bir kalıba oturtmaya kalkanların da haksızlık yaptıkları kanısındayım.
Ben bugün için, siyasi arenada henüz yer bulamamış, Temel öğretisi konusunda yıllarca seminerler vermiş sol ya da sosyal demokrat düşünsel ve de felsefi açılıma inanmış, bunu günümüzün somut koşullarına göre yorumlamaya çalışan birisiyim.
Benim, hiçbir doğmayla uzaktan yakından bir ilgim kesinlikle olamaz.