KİTAPTA geçen 'SARIKAMIŞ HAKİKTİ” bölümü ilginç. Derinliğine incelenmesinde yarar var. Atatürk'ün 'Enver bir güneş gibi doğmuş, bir gurûb ihtişamıyla batmıştır, arasını tarihe bırakalım” demesi de çok anlamlıdır....
KİTAPTA
geçen “SARIKAMIŞ HAKİKTİ” bölümü ilginç.
Derinliğine incelenmesinde yarar var.
Atatürk’ün “Enver bir güneş gibi doğmuş, bir gurûb ihtişamıyla batmıştır, arasını tarihe bırakalım” demesi de çok anlamlıdır.
Burada önemli olan, tarihin ya da tarihçilerin Enver Paşa’yı nasıl ele aldığıdır.
Zira tarihi yazanlar kadar yazdıranların da olmasıdır!
İsmet İnönü’nün de Enver Paşa’yla ilgili övgü dolu sözleri bu kitapta yer almış.
Sarıkamış’la ilgili eleştiriler karşısında “Enver Paşa Osmanlı ordusunun başkomutanı sıfatıyla Sarıkamış trajedisinden tamamen sorumlu tutan zihniyet, neden kendisini Çanakkale zaferi için, bırakın biraz övmeyi, zafere katkısı olduğu gerçeğini kabul etmekte zorlanıyor. Eninde sonunda her iki olay sırasında aynı Enver Paşa başkomutandı” denmesi bir acı gerçeği ortaya koymakta.
Çanakkale Savaşı'nı hala Mustafa Kemal Bey’in yönettiği iddia edilirken, gerçekte 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders’tir. Mustafa Kemal Bey ise onlarca cephelerden birinin komutanıdır.
3. Kolordu Komutanı Esat Paşa, kardeşi Tümen Komutanı Vahap Paşa, Cevat Paşa’nın kahramanlıkları, Mustafa Kemal Bey’in 19. İhtiyat Tümeni’nde savaşan ve şehadet şerbeti içen kahraman 57. Alay Komutanı yarbay Hüseyin Avni Bey, 27. Alay Komutanı Şefik Bey, hepsi tarihe altın harflerle yazılmayı hak ederken, fakat biz bir kalemde bunları sildik. Mustafa Kemal Bey’in muhteşem başarısı, Anafartalar Grubu Komutanı olarak, Conkbayırı düşmanın eline geçtiğinde, bütün gücüyle taarruz edip Conkbayırı’nı ve bütün cepheleri ele geçirmesidir.
Çanakkale Savaşı'nda 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders’ken cephede en iyi techizat, lojistik destek ve genel harekat planının mimarı Harbiye Nazırı Enver Paşa’yken bunların bu zaferde hiç mi katkısı olmadı?
Çok daha önemlisi, Enver Paşa tüm bu savaşlarda hem harbiye nazırı hem de Başkumandan vekilidir.
Bir başka ilginç değerlendirme ise, Enver Paşa’nın Atatürk’ü kıskandığı ile ilgili söylentilere dönük.
O tarihlerde koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nun Harbiye Nazırı aynı zamanda Başkomutan vekili olan birisinin, emrindeki bir yüzbaşıyı kıskanması söz konusu olabilir mi?
Başlangıçta, aynı yaşta olmalarına karşın Enver Paşa'nın geldiği konumu Mustafa Kemal’in, sonrasında da ülke dışına çıkmak zorunda kaldığı sürede Enver Paşa’nın Atatürk’ün geldiği konumu kıskanması söz konusu olabilir!
Kitapta ilgimi çeken birçok bölüm olmasına karşın, ben sadece belli bölümlerinden söz etmekle yetinmek zorunda kaldım.
Konuyu ayrıntılarıyla ele almaya kalksam, bir değil birkaç ciltlik kitap yazmam gerekir.
Kendimce genel bir değerlendirme yapmam gerekirse, Enver Paşa’nın dürüstlüğü, yiğitliği, vatanseverliği konusunda kimse en küçük bir eleştiride bulunamaz, bulunmuyor da.
Her iki değerimizi genel bir değerlendirmeye tabi tutmam gerekirse, Enver Paşa, Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında parlayan bir yıldız ve ömrü boyunca savaştan savaşa, mücadeleden mücadeleye koşmuş, maceralarla geçen bir ömür sürerken, sürekli cefa çekmiş birisi.
Mustafa Kemal ise benzer bir şekilde ömrünün önemli bölümü, savaştan savaşa koşmakla geçmiş, büyük zafer sonrasında, yepyeni bir Türkiye Cumhuriyetini kurma başarısını gösterip, Atatürk adını almış, cumhurbaşkanı olmuş, belli devrimlere imza atmasıyla birlikte, çektiği cefalardan sonra, sefa sürme imkanına da kavuşmuş büyük bir liderdir.
Enver Paşa’ya dönük, şahsen benim tek eleştirim, Babıali Baskını ve Harbiye Nazırı Nazım Paşa’nın Yakup Cemil tarafından öldürülmesi, sonrasında da böyle bir darbeyle İttihat ve Terakki’nin iktidarı ele geçirip, Abdülhamit’i tahttan indirip, Mehmet Reşat’ın tahta çıkarılması süreçlerini hiç doğru bulmadığımı söylemeliyim.
Çok daha önemlisi, İttihat ve Terakki hareketinin siyasetimize ittihatçı yani darbeci bir gelenek olarak yerleşmesinin, düne dönük olumsuzları bir yana, bugünü bile zaman zaman etkilediğini söylememizde yarar var.