TOPLUM olarak oldukça duygusal olduğumuzu söyleyebiliriz. Aslında. Hangi konularda? Sorusunu sormamız gerekir. İnsanları, hayvanları öldürmede. Onunla bununla fındık kabuğunu doldurmayan konularda kavga etmekte. Doğaya dönük hoyratlıkta....

TOPLUM

olarak oldukça duygusal olduğumuzu söyleyebiliriz.

Aslında.
Hangi konularda?
Sorusunu sormamız gerekir.
İnsanları, hayvanları öldürmede.
Onunla bununla fındık kabuğunu doldurmayan konularda kavga etmekte.
Doğaya dönük hoyratlıkta.
Kadına şiddet uygulamada.
Tüm ahlaksızlıklarda.
Soygunculuk, vurgunculuk ve dolandırıcılık konusunda en küçük bir duygusallık ve utanç içinde olmayanlarımızın olduğunu unutmamız gerekir.
Benim kastettiklerim.
Bir sürü konuda, duygu sömürüsü yaparak insanları aldatanlar.
Bunun içine, siyasetçilerden tutun, dini, milli duyguları istismar edenlere kadar pek çok kişiyi katabiliriz.
Benim en çok ilgimi çekenler.
O koskoca devlet adamları ve siyasetçilerin soyut kavram ve sloganları kullanarak seçmenin her tür duygusunu okşayarak, masaj yaparak avuçlarının içine alıp, istedikleri gibi onlarla oynayabilmeleri.
Bu konudaki usta devlet adamı ve siyasetçilerin şiirsel palavralarının hayranı haline gelip, mest olup, fanatik savunucusu haline gelen vatandaşlarımızın mutluluklarını gördükçe, gülmem mi, ağlamam mı gerektiğine bir türlü karar veremiyorum.
Zira.
Bu beyinsizliğe kızmamak gerekir diyenler var.
Özellikle.
Alan razı, veren razı, sana ne oluyor diyenlerden geçilmiyor.
Örneğin.
Dilenciler.
Dilencilerin tümü birisini görünce “Allah ne muradınız varsa versin”, gençseniz “Allah sevgilinize kavuştursun”, yaşlıysanız “Allah çocuklarınıza bağışlasın” benzeri bir çok çeşitleme içinde dua ederlerken, eğer bu yalvarışlara duyarsız kaldınızsa, arkanızdan yapılan dua "Allah belanı versin!” şeklinde oluyor.
Cami önleri başta olmak üzere, yaya trafiğinin yoğun olduğu her yerin, duygu sömürüsü yaparak dilenip köşe olan bu tür insanlardan geçilmediğini görüyoruz.
Bunların ne kadar yalancı oldukları, kör, topal, kötürüm numarası yaptıklarını televizyonlardan izlememize rağmen hala bunların bu çirkin oyunlarına gelebiliyoruz.
Hele hele.
Şu Türk Kızılay’ı ile rekabet etme noktasına gelen, kimi dini kavramları kullanarak inananların inancını kullanarak duygu sömürüsü konusunda başı çeken derneklerin "Kardeşlerimize sahip çıkalım" diyerek, Afrika başta olmak üzere birçok ülkedeki Müslüman halka yardım yağdırma adına para toplayan yapılara ne diyeceğimi bilemiyorum.
Türkiye olarak, hem devlet, hem de millet olarak, uluslararası arenada, hayırseverlikte birinci sıraya tırmanmak için neredeyse yarışıyoruz.
Benim bildiğim.
İnsan önce en yakınından başlayarak yardım etmeli.
Aileden, komşudan, hemşeriden başlayarak yardım yapılır.
Kendi ülkende kimi insanlar çöp konteynırlarından topladıklarıyla yaşamaya çalışırken, sen tutup Afrika'daki Müslüman kardeşlere yardım yağdırmaya kalkıyorsan, burada bir çarpıklık var demektir.
Diyeceksiniz ki.
Hangi konuda çarpıklık, yamukluk yok?
Vallahi ne söyleyebilirim ki?
Yerden göğe kadar haklısınız.