Bir adam… BİR adam görüyorum bazen rüyalarımda. Gülümsüyor bana, yanaklarımı sıkıyor. Yılların, savaşmanın yorgunluğu var gözlerinde. Her şeye rağmen ısrarın, direnmenin,

Bir adam…

BİR adam görüyorum bazen rüyalarımda.
Gülümsüyor bana, yanaklarımı sıkıyor.
Yılların, savaşmanın yorgunluğu var gözlerinde.
Her şeye rağmen ısrarın, direnmenin, "hayır"ı "evet" yapmanın çabası içerisinde hep.
Yoksulluk içinde geçmiş çocukluğu ve gençliği, dolayısıyla cebindeki parayı kuruşu kuruşuna hesaplayıp öyle kullanan bir adam bu.
Kendine verilen rolleri üstlenmiş, ancak hep daha fazlasını istemiş ve de başarmış bir adam.
Anlaşması zor bir adam bazen, başkalarının fikirlerini kolay kolay benimsemeyen bir adam.
E zaten benimsese "o adam" olamazdı, değil mi?
Hiç durmadan çalışmış, dinlenmemiş bir adam.
Eğer bu adamın başarmak istediği yolda önüne konulan taşlar konulmuş olsaydı, biz çoktan vazgeçmiştik belki de.
Ancak o vazgeçmemiş bir adam.
Gözlerinden, bakışlarından, yıpranmışlığından belli vazgeçmediği, savaştığı.
Savaşmak insanı yıpratır.
Çok ama çok yıpranmış, vücudu bu strese çok kötü bir tepki vermiş bu adamın.
Ölümcül bir tepki bu.
Doktorlar yavaş yavaş öleceğini söylüyor...
Ancak o dayanıyor, pes etmiyor, vazgeçmiyor, inatla, ısrarla devam ediyor yaşamaya.
On sene...
Tam on sene daha yaşıyor.
Doktorlar "öleceksin" dediği andan tam on sene sonrasına erteliyor ölümü.
Ancak "ertelediğinin" de farkında. Yine de dert etmiyor bunu kendine, yaşamaya devam ediyor.
Hayata sıkı sıkı tutunmaya.
En sevdiği işi yapmaya devam ediyor.
Ta ki bir gün vücudu yine strese dayanamayıp onu bir araba kazasına itene kadar.
Bir daha asla aynı olmuyor.
Bir daha asla sağlıklı olmuyor.
Bir daha asla eskisi gibi olmuyor.
İnsanlar ölse de düşüncelerin ölmediğini bildiği için...
Savaşmıyor artık, koyuveriyor kendini...
Huzura kavuşuyor.
Evet, işte gördüğüm adam bu.
Yorgun ama huzurlu bir savaşçı.
Amacını yerine getirmiş bir adam.
Bir adam görüyorum bazen rüyalarımda.
Gülümsüyor bana, yanaklarımı sıkıyor.
"Daha çok yolun başındasın oğlum" diyor.