İnsan, kendisini beğenmezse çatlarmış! Sanırım çatlamamak için, 'BEN” diye başlayan bir bencilliğin, çirkin ve de tehlikeli derinliklerine dalıp gidiyoruz. 'BEN” diye başlayan bencillikle yetinmeyen insanoğlu, 'BİZ” diyerek...

İnsan, kendisini beğenmezse çatlarmış! Sanırım çatlamamak için, “BEN” diye başlayan bir bencilliğin, çirkin ve de tehlikeli derinliklerine dalıp gidiyoruz. “BEN” diye başlayan bencillikle yetinmeyen insanoğlu, “BİZ” diyerek de, bu bencilliği farklı alanlara taşıyıp, çatışma ortamı yaratarak, sürekli bir birini boğazlamakla meşgul. “BEN” diye başlayan bencillik, salt kişisel bir tercih olduğundan zararından söz edilmeyebilir. Bu tür kişiler, sosyal ilişkilerinde itici bir unsur olarak kalırken, “BİZ” diyerek de, bir anlamda kendimizi de yüceltirken, tüm diğer kesimleri ötekileştirip, onları düşman olarak görmeye başlıyor ve çatışmalar toplumsallaşıyor. Dünyayı bırakın evrende kendisini önemseyen tek varlık bana göre insan. İnsanoğlu, tüm evrenin ve evrendeki canlı ve cansız varlıkların salt kendisi için yaratıldığına inanabiliyor! Günümüzde bir sürü bencillik alanları var. Bunlardan birisi de, dinsel bencillik. Bu bencillik öyle noktalara taşınıyor ki, mezhepsel ve tarikatsal kutuplaşmalar yüzünden, yığınlar birbirini yok ediyor. Ortadoğu’daki mezhep çatışmaları akıl alacak gibi değil. Yaradan’dan kaynaklandığı iddia edilen bir öğreti nasıl olur da, Yaradan’ın yarattıklarını bir birine düşman haline getirebilir? Bu öğretinin özü insanları bir birine düşman ediyorsa, bu Yaradan’dan kaynaklanan bir öğreti olamaz. Yok eğer, bu öğreti Yaradan’a dayanıyor olmasına karşın, insanlar bunu yanlış algılıyor ve uyguluyorsa, o zaman da, bu algı ve uygulamanın yeniden sorgulanması gerekir! Etnik anlamda da, aynı bencillik, insanları çok ciddi çatışmalara taşıyor. Dünyalı ve insan olmaya odaklı hümanist bir yaklaşım, binlerce yıldan bu yana, insanlar arasında bir türlü gereken ilgiyi görmedi. Demek ki insan olarak, sevgiden, barıştan ve kardeşlikten çok çatışmadan hoşlanıyor, çatışmayla ilgili argümanları çok daha kolay benimsiyoruz. Türkiye, etnik, dinsel, mezhepsel tüm bu çatışma alanlarından sık sık nasibini almasına rağmen, bununla da yetinmeyip, siyasi yapılardan, ideolojik farklılıklardan, şimdi de farklı futbol takımlarına dayalı çatışmaya yönelmenin ilkelliği çizgisinde acımasızca koşuşturmaya başladı. Doğanın doğal dengesi, insan popülasyonu için de geçerli olduğuna göre, her alanda ve her anlamda, tüm bu ölümcül argümanlar, popülasyonu belli bir düzeyde tutmaya dönük mü yukarılardan bir yerlerden planlanıp uygulanıyor?