BDP (Barış ve Demokrasi Partisi) mecliste grubu bulunan dördüncü partidir. Ancak, PKK ve KCK'yı terör örgütü olarak tanımlamamaktadır. Onun için, AKP ve hükümet bu partiyi muhatap almak istememektedir. Haksız da sayılmazlar. Bakınız,...
BDP (Barış ve Demokrasi Partisi) mecliste grubu bulunan dördüncü partidir. Ancak, PKK ve KCK’yı terör örgütü olarak tanımlamamaktadır. Onun için, AKP ve hükümet bu partiyi muhatap almak istememektedir. Haksız da sayılmazlar. Bakınız, bu partinin grup başkan vekili olan Pervin Buldan, Yargıtay’ın “Sayın Öcalan” ve “gerilla” sözlerine yerel mahkemece verilen cezayı bozması üzerine şöyle tepki göstermektedir: “Gecikmiş bir karar olarak görüyorum. Herkes istediğine istediği şekilde hitap edebilmeli. “Sayın” kelimesi bir katil için de, bir lider için de kullanılır. Biz hiçbir zaman “Öcalan’ı” katil olarak görmedik. Biz Kürt halkı olarak Öcalan!ı lider, önder olarak gördük” gibi hiç de tasvip edilemez bir görüş sergilemektedir. Öcalan, 30 yıldır Güneydoğu ve doğu halkını PKK militanları vasıtasıyla ezmiş ve susturmuştur. 30 binden fazla insanın ölümüne, on binlerce kişinin yaralanmasına, binlerce köyün boşaltılmasına, köylülerin zoraki göç etmelerine sebep olmuştur. Böyle bir kişiye katil demeyeceksin de kime diyeceksin? Örneğin, 27 Temmuz 2011’de, avukatlarına “Bunu iyice anlatın, sertçe anlatın. Kandil’e de söyleyin, zaten sözlü olarak konuşuyorsunuz. Onlara da iyi anlatın. Kandil de, BDP de şunu iyi bilmeli, ikide bir, biz halkı tutamıyoruz, biz kitleyi zor durduruyoruz, kitle patlama noktasında diyorlar. Bırak o zaman patlarsa patlasın. Sorun çözülmezse devrimci halk savaşını patlatırız. Savaşa da, barışa da hazırız diyorlar. Eee o zaman yap salak, seni tutan mı var? Yap, yapamazsan şerefsizsin.” Apo’nun bu talimatı üzerine neler oldu, işte bilanço: “17 ağustos 2011’de askeri konvoya saldırılmış 1 binbaşı, 9 asker, 1 korucu şehit, Çukurca ve Yüksekova’da askeri birliklere yapılan saldırılarda 24 asker şehit, 18 asker yaralı ve ayrıca 36 sivil öldürülmüştür. Böylece ülke genelinde 68 asker, 19 polisimiz şehit edilmiştir. Bu şekilde örgütüne talimat verip asker, polis, sivil ki bunun içinde dört Siirtli kızımız da vardır, ee o zaman bu adama hala katil demeyecek misiniz? APO’yu katil bilmeyecek, önder bileceksin, onun talimatını, baş tacı edip uygulayacaksın, ondan sonra, biz terörün önlenmesi için, başbakanın yaptığı daveti kabul edeceğiz diyerek bir de barış havarisi kesileceksiniz. Yağma yok, artık maymun gözünü açtı beyler. Önce, PKK’yı da KCK’yı da terör örgütü olarak tanımlayacaksınız, ondan sonra masaya oturmaya hak kazanacaksınız. Biliyoruz ki, 30 yıldır süren bu kanlı olayın çözümü için silahlı mücadele yetmez, bir de masada oturup konu enine, boyuna irdelendikten sonra karşılıklı bir anlaşma sağlanmalıdır. Ancak, bunun için de sizin yani BDP’nin tamamen bağımsız bir şekilde söz sahibi olması gerekmektedir. Ne APO, ne de Kandil her hangi bir şart öne sürmemeli, BDP yöneticilerini yönlendirmemelidir. Ve öncelikle dağdaki, şehirlerdeki eşkıyalarına silahlarını bıraktırmalı, herhangi bir taşkın hareket etmelerine müsaade edilmemelidir. Ondan sonra, yapılacak anlaşma veya uzlaşma kesinlik kazanır, siz de bunun karşılığında sevilir, sayılırsınız. Bu iş o kadar mı zor?