Evrende, kendisini önemseyen tek varlık insanoğlu. İnsanın bu denli büyük ve de bir sürü bilinmezlerle dolu bir evrensel boyutta, kendisini böylesine önemsemesinin tek nedeni olabilir o da düşünebilme yetisidir. Gizemlerle dolu bir yüceliğin...
Evrende, kendisini önemseyen tek varlık insanoğlu. İnsanın bu denli büyük ve de bir sürü bilinmezlerle dolu bir evrensel boyutta, kendisini böylesine önemsemesinin tek nedeni olabilir o da düşünebilme yetisidir.
Gizemlerle dolu bir yüceliğin içinde yine de insanoğlu kendince ulaşabildiği ölçüde bir bilgi denizini oluşturabilme becerisini gösterebilmiştir.
Bilimin ve de teknolojinin tırmanışa geçtiği sürece şöyle bir baktığımızda, yüz ya da yüz elli yıl gibi bir geçmişe dayandığını görürüz.
Belki de bu, yaradılışın gizemini çözme yolunda atılabilmiş ilk adım!
Biz önce düşünmeyi, sonra konuşmayı ve de en sonunda da düşündüğümüzü yazarak gelecek kuşaklara bilgileri aktararak, bilimi buralara taşıyabildik.
Son yıllarda yeniden cehaletten, cahillikten söz edilmeye başlandı.
Bilimin bu kadar geliştiği, her alandaki yapı taşlarının en küçük detayının bile, uzmanlık dalına dönüştüğü bir dönemde bilge olmanın ne kadar zor olduğu ortada. Herhangi bir konuda profesörlük düzeyine ulaşan birisi bile, uzman olsa da, bilge olmayabiliyor!
Günümüzde, diplomalı ya da okumuş cahillerden söz edilebiliyor.Burada büyük bilgin Sokrat’ın o dillerden düşmeyen sözünü hatırlamamızda yarar var. “Dünyanın en bilgili insanı benim çünkü hiçbir şey bilmediğimi biliyorum.”
Aslında toplumun bir kesimine ya da bazı bireylere cahil damgası, genelde siyaset arenasında ve de siyasi tercihler bağlamında vurulmakta.
Nasıl renkler ve zevkler tartışılamaz ve bu konudaki tercihlerinden dolayı insanlar suçlanamaz ve küçük görülemezse, ideolojik ya da siyasi tercihlerinden dolayı da, toplum kesimleri ve de bireyler suçlanamaz.
Herkes, belli bir nedene dayalı olarak bir ideolojiye ya da siyasi partiye sempati duyup o çizgide yer alabilir. Burada önemli olan, hangi kesimin ve de kişinin, neyi niçin tercih ettiğidir! İnsanoğluna yakışmayan davranışlar içinde bulunan, hiç tanımadığı insanları katleden, terör örgütlerinin maşası olmuş beyinlerle, genç yaşta bu beyinleri yıkayarak, onları bir canavar haline getirenler hangi görüşü temsil ederlerse etsinler bunlara saygı duymak mümkün mü?Demek ki, bireyler kendi özgür iradeleriyle herhangi bir konuda bir fikir sahibi olup bir görüşe yönelemiyor, onları birileri bir biçimde bir çizgiye çekebiliyor.
Önyargılarımız, belli konulardaki fanatizm hatta insanlık dışı çıkışlarımız hep böyle oluşuyor.İnsan, ülkesini ve de toplumunu ilgilendiren bir konuda sırf belli ezberlerin ve beklentilerin uşağı olup, gerçeklere gözünü kapatarak, belli bir mensubiyet duygusu içinde körü körüne ve de bencilce bir siyasi tercihte bulunuyorsa buna da saygı duymak mümkün mü?– DEVAMI YARIN -