BİRİNCİ Dünya Savaşı sonucu ağır yenilgi alarak çok miktarda asker ve toprak kaybettik. Bu topraklardan birisi de bugünkü Bağdat'ın kuzeyinde yer alan çok zengin petrol yataklarının yer aldığı Irak topraklarıdır. Bu toprakların...
BİRİNCİ
Dünya Savaşı sonucu ağır yenilgi alarak çok miktarda asker ve toprak kaybettik. Bu topraklardan birisi de bugünkü Bağdat'ın kuzeyinde yer alan çok zengin petrol yataklarının yer aldığı Irak topraklarıdır. Bu toprakların hukuki statüsü bize aittir. Zira 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşmasının imzalandığı gün Bağdat'ın kuzeyi tamamen Türk askerinin kontrolündeydi. İngilizler ateşkes antlaşmasını ihlal ederek Kuzeydeki zengin petrol yataklarının bulunduğu bölgelere kadar ileri harekata devam ederek Musul, Kerkük, Süleymaniye, Erbil vs. gibi kentleri işgal ettiler. Aslında bu durum hem uluslararası hukuka, hem de ateşkes antlaşmasının maddelerine aykırıdır. Önce Lozan'da oldu bittilerle bu konu tehir edildi. Sonra Cemiyeti Akvam'daki tezgahlar ve sinsi, alçak İngiliz oyunları ile 1926 yılında İngiltere ile yapılan Ankara Antlaşması ile buralar bir annenin yavrusundan koparıldığı gibi bizden gasp edildi. Ancak bu antlaşmanın bir maddesi çok önemlidir. Çünkü mealen "Irak bölündüğü takdirde Türkiye'nin müdahale hakkı doğar" demektedir. Burası çok ama çok önemlidir de bu haktan kim yararlanacak ve bu hakkı kullanabilecek bir kararlılık var mıdır acaba? Çok merak ediyorum.
Maalesef bu günlere gelinmesinde hem hatamız hem de affedilemez katkılarımız oldu. Suriye konusunda olduğu gibi burada da ayağımıza çok kurşunlar sıktık, hala da sıkmaktayız. Barzani'nin "Referandum hakkımız, eğer hayır çıkarsa istifa edeceğim" türünden sözleri Siyonizm ve Hıristiyan Haçlı aleminden aldığı desteklerden dolayıdır. O zaten 'evet' çıkacağını gayet iyi biliyor. Bu oylamadan "Evet" sonucunun çıkacağından ben de banko eminim. Zira yıllardan beri bunun alt yapısı hazırlandı. Buraların demografik yani nüfus yapısı ile oynandı. Tapu daireleri yakıldı vs.
Barzani halk oylamasını ertelese dahi kabul edilemez. Zira bu halk oylaması yasal değildir. Geçmişte Irak ile ilgili yapılan bütün uluslararası antlaşmalara aykırıdır. Barzani'nin sömürgeci katillerden destek ve güç alarak yapacağı halk oylamasının hiç bir geçerliliği yoktur ve olmamalıdır da.
Bu konuda daha gür sesi malesef bizden çok İran çıkarmaktadır. O nedenle İran başta olmak üzere Irak merkezi hükümeti ile geçmişte yapılan gereksiz ve anlamsız politikalar terk edilerek çok sıkı işbirliğine gidilmelidir. Bu tezgah Türkiye, İran ve Irak işbirliği ile rahatça bozulabilir. En önemlisi ise buradaki Türkmen varlığı itina ile korunmalıdır. Türkmenler sahipsiz bırakılmamalıdır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu oylamayı "Savaş sebebi" sayması çok doğru bir sözdür. Ancak Başbakan Binali Yıldırım'ın "Savaş devletler arasında olur" sözü ise son derece doğrudur ama devlet başkanı gibi karşılamayı ve devlet bayrağı muamelesini kimin yaptığını da sormak en doğal hakkımızdır. Eyyy Başbakan Binali Yıldırım Bey, bu ne yaman bir çelişkidir. Bugünlere gelinmesinde, Barzani'nin bu kadar şımartılmasında lütfen hiç mi katkımız olmadı?
Bahçeli'ye de üzülerek soruyorum. Nedense hiç gündeme getirmediniz. Eyyy Bahçeli, 1932'de İtalya ile yapılan antlaşma, 1947 yılında yapılan antlaşma orada dururken, daha önemlisi Muğla, Aydın, İzmir illerimizin tapu müdürlüklerinin kayıtları da ortada iken, dahası İkinci Dünya Savaşı sonrası çizilen İngiliz, Fransız, İtalyan, ABD vs. haritaları bu adaları bizim sınırlarımızda gösterirken, Lozan'a rağmen de bize aitken 2004 yılından beri Ege ve Akdeniz'de Yunanistan tarafından işgal edilen 19 Türk adasına ses çıkaramayan, sorulunca susan, medyada gündeme gelmesini de engelleyen bir zihniyet nasıl haksız ve kanunsuz halk oylamasına savaş açabilir? En acı olanı ise hicap duyuyorum, detaylarına inmeyeceğim ama bu savaş nasıl yapılabilir ve başarıya ulaştırılabilir. Ah dostlar ah. Her istediklerini verdiler, bizi bugünlere getirdiler. Eğer her istediklerini vermeyip uyarıları dikkate alsalardı, bu acı ve iğrenç olayları yaşamazdık.
Bu halk oylaması uluslararası hukuka ve Irak anayasasına aykırıdır. Buradaki yerel güçler desteklenip güçlendirilerek tıpkı İsrail devletinin kuruluşunda olduğu gibi aynı oyun tekrarlanmaktadır. Buna müsade edilmemelidir. Türkiye, İran, Irak hatta Suriye de dahil edilerek konuya bölge dışı güçlerin karışmaları işbirliği yapılarak engellenebilir. Amaç Kürtlere devlet kurdurmak değil, asıl büyük hedef "Büyük İsrail" ve "Büyük Ermenistan" hedefidir. Zaten "Büyük Ortadoğu Projesi" denilen alçaklığın asıl hedefi de budur.