24 Nisan'da Ermeni sözde soykırımının Erivan'da 100'üncü yılı, Türkiye'de ise Çanakkale Zaferi'nin 100'üncü yılı kutlandı. Son dakikada soykırım kervanına Rusya, Avusturya ve Almanya Cumhurbaşkanı Gauck da...
24
Nisan’da Ermeni sözde soykırımının Erivan’da 100’üncü yılı, Türkiye’de ise Çanakkale Zaferi’nin 100’üncü yılı kutlandı.
Son dakikada soykırım kervanına Rusya, Avusturya ve Almanya Cumhurbaşkanı Gauck da katılmayı uygun buldu.
Türk Milleti tarihinde soykırım yapmamıştır, aynı şey batının “Uygar” milletleri için söylenemez.
Çok gerilere gitmeye gerek yok ve bazı insafsız çevrelerin soykırımcı ve barbar olarak damgaladığı Türklerin birkaç fedakarlığından bahsedelim.
Kore Savaşı sırasındaki fedakarlığımız. General Douglas Mac Arthur’un sözleri: “The Turks are the heroes of heroes. There is no impossibilitiy for the Turkish Brigade” yani “Türkler kahramanların kahramanları. Türk Tugayı için imkânsız yoktur” ne çabuk hafızalardan silindi?
Aynı Kore Savaşı’nda Truman’ın Tugay’a verdiği “Presidential Unit Citation” herhalde unutuldu. Türk Tugayı, 2. ABD Tümeni’ni tamamen yer yüzünden yok olmaktan kurtarmak için 717 şehit verdi. General Mac Arthur boşuna “The bravest of the brave” yani “Cesurların cesuru” demedi.
Soğuk savaşın en sıcak günleri olan 1955-1959 seneleri de belli ki hafızalardan uçmuş. Eisenhower’in 39 derece ateşle “Türk hükümetinden nükleer başlığımız var ama ABD’den SSCB’ye kadar menzilli olan füzeye sahip değiliz. Halbuki Sovyetler menzile sahipler ve ABD başta olmak üzere bütün Batı dünyası nükleer tehlike altında” dediği unutuldu herhalde.
“Tek çaremiz sizsiniz” diyen Eisenhower’in istediğini kabul etmek ile, Türkiye’nin kendisini soykırımcı barbar olarak sınıflandıran Batı’yı savunmak için ne gibi büyük bir özveride bulunduğunu nasıl hatırlatmak lazım, merak ediyorum. İşin Türkiye için arz ettiği tehlike boyutu da ayrı ve çok ciddi bir mesele.
Türkiye’nin bugün 2 milyon Suriyeli, Iraklı vs. mülteciyi barındırdığı gerçeği unutulmaya terk edildi. Bunun sosyal, lojistik güvenlik, ikamet gibi yönleri bir tarafa, faturasının 6 milyar dolar civarında olduğunu hatırlatalım.
Şunu belki önerebiliriz: Bu zavallı insanları batılı uygar milletler alsınlar ve onlar baksınlar. Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olur. Hem bu insanları “Barbar” Türklerden kurtarmış olurlar, hem de kendilerine yakışan uygar hareketi göstermiş olurlar.
Mesela:
1)Fransızlar 250 bin mülteciyi,
2)Rusya 400 bin mülteciyi,
3)Avusturya 100 bin mülteciyi,
4)Vatikan İsviçreli muhafızları birkaç yüz mülteci ile değiştirebilir.
5)Geri kalanları da, Türkiye’yi soykırımcı sayan ülkeler, aralarında bölüşebilirler.
Tarih okumadan, tarihi anlamadan, belge görmeden parlamentolar, politikacılar kararlar beyan edip, milletleri töhmet altında bırakmak ne kolaymış meğer! Müslüman olunca daha da kolaylaşıyor belli.
Bir de buna ek olarak Ahmet Insel (Cumhuriyet 23 Nisan 2015) ve Aslı Aydıntaşbaş (Milliyet 23 Nisan 2015 ) gibi “Entelektüel” gazeteci geçinen yazarlarımız katılınca! Cehaletin sınırı yoktur!
Ahmet Insel’in “Ermeni soykırımıyla yüzleşme medeniliğin gereğidir” yazısına verilecek tek cevap vardır; “İptidai olarak” kalmayı tercih ettim ve etmeye devam ediyorum.
Saygılarımla. Bir Türk vatandaşı.