TÜRKLER Mahallesi'nde geçen yıl hizmete açılan ve bölgenin en lüks turistik tesislerinden biri olan Sirius Deluxe Otel'in Genel Müdürü dostum İsmet Ergüleç, sosyal medya hesabında ilginç bir paylaşımda bulunmuş. Kültür ve Turizm...
TÜRKLER
Mahallesi'nde geçen yıl hizmete açılan ve bölgenin en lüks turistik tesislerinden biri olan Sirius Deluxe Otel'in Genel Müdürü dostum İsmet Ergüleç, sosyal medya hesabında ilginç bir paylaşımda bulunmuş.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 50. kuruluş yıldönümünde, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda açılan "Seyyahinden Turizme" temalı sergide, Türk turizminin tarihine ilişkin ilginç enstantaneler yer alıyormuş.
Bu sergide yer alan ve 1949-1957 Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü tarafından bastırılan "Turist nedir, kimdir?" başlığıyla hazırlanan makalede çok ilginç detaylar ve bilgiler var.
Örneğin, 50'li yıllarda Türk halkını yabancı turiste karşı neler yapılması gerektiği konusunda uyaran dönemin Turizm Bakanlığı, "Turist bizim misafirimiz olduğuna göre ona ikram etmeliyiz. Bulunduğumuz yerin en ilgi çeken köşelerini göstermeye çalışmalıyız. Turistin bir müşkülü yoksa, kendi işleriyle, arkadaşlarıyla veya ailesiyle meşgul ise katiyen misafirlerin başına toplanıp, onları rahatsız etmemeliyiz" diyor.
Ancak turist yardım veya hizmet istediği zaman bütün gücümüzle onunla ilgilenmemiz gerektiği konusunda bilhassa uyaran 50'lerin Turizm Bakanlığı, vatandaşa yönelik bilgilendirme notunu şu ifadelerle sürdürüyor.
"Şehrimize ve köyümüze bir turist ya da turist kafilesi gelmişse, yaşlı veya genç olalım, onlara mutlaka güler yüz göstererek selamlamalıyız. Yoldan bir vasıtayla geçen turiste el sallayarak selam vermeliyiz. Bilhassa okul çocukları ve gençler bunu hiç ihmal etmemeli. Yabancı bir memlekette kendisine el sallanarak selam verilmesi kadar hiçbir şey turisti memnun bırakamaz."
Merhum Adnan Menderes döneminin Turizm Bakanlığı, turiste yardımcı olmak için illaki dil bilmeye gerek olmadığını da söylüyor.
Bunun için hazırlanan broşürde bakın bu konuyla ilgili neler söyleniyor.
"Dil bilmesek de turiste yardım edebiliriz. İşaretlerle o size bazı sıkıntılarını anlatabilir, siz de ona yardım edebilirsiniz. 'Anlaşamam' diye turiste yaklaşmamak büyük bir hatadır. Turistin otomobili bozulmuşsa, turist yolunu şaşırmışsa, turist bir adres soruyorsa, turist lokanta ya da yatacak bir yer bulamamışsa, ona bütün gücümüzle yardım etmeliyiz."
50'lerin Turizm Bakanlığı, ta o zamandan, vatandaşı çığırtkanlara karşı uyarmayı da ihmal etmiyor.
Diyor ki...
"Turiste küçük menfaatleri için sokulan ve onları kandırmak için uğraşanlara mani olmalıyız. Böyle bir şey görürsek durumu hemen muhtara, jandarmaya, polise bildirmeliyiz."
50'lerde zabıtanın gücünün henüz farkında değiliz demek ki!
Turizmin ilk başladığı bölge olan Alanya'da bile 50'li yıllarda "Turizm mi, kara üzüm mü?" tartışmalarının yapıldığı bir süreçte, turistin yiyecek içeceğinin nasıl olacağını bile hükme bağlamış, dönemin Turizm Bakanlığı yetkilileri.
Misal, turiste yiyeceğin içeceğin en iyisini, en tazesini ve en temizini vermememiz gerektiğini söylüyor. Turizmde temizliğin esas olduğunu belirterek, "Lokantalarımızı, otellerimizi, motellerimizi, garsonlarımızı, vasıtalarımızı, kısacası her şeyimizi son derece temiz tutmalıyız" diyor.
"Turisti kazıklamayın" da diyor dönemin yetkilileri.
"Turiste yaptığımız hizmet veya sattığımız mal için fazla para istememeliyiz. Onu aldatmamalıyız" diyerek sanki günümüze atıfta bulunuluyor.
Ve son mesaj...
Şu cümleyle bitiyor, uyarıcı nitelikteki broşür.
"Türk misafirperverliğinin dünyaya yayılmış şanını bozmamalıyız."
Gelelim günümüze...
Şimdi paylaşacaklarım da ismi lazım değil, bir turizm bölgesindeki "herşey dahi sistem" ile hizmet veren bir otelde çalışan aşçıbaşının itiraflarıymış.
Son günlerde sosyal medyada paylaşım rekoru kırıyor, müsaadenizle, "henüz okuyamayanlar için" ben de sizlerle paylaşayım.
1950'deki, yani 65 yıl önceki Turizm Bakanlığı'nın uyarıları dikkate alınmış mı, yoksa turizm bir hizmet sektöründen çıkarılıp bir "vur-kaç", "voliyi vur işine bak" sistemine mi dönüştürülmüş, okuyun, kararı siz verin.