Alanya'yı çağlar boyunca mesken tutmuş uygarlıkların izlerini, kalıtlarını iyi kötü biliyoruz. Ancak, bu zengin mirasta göze çarpan bir eksiğimiz var; hemen yanı başımızdaki Syedra'dan, Batı yakasındaki tüm antik kentlere kadar...

Alanya’yı çağlar boyunca mesken tutmuş uygarlıkların izlerini, kalıtlarını iyi kötü biliyoruz. Ancak, bu zengin mirasta göze çarpan bir eksiğimiz var; hemen yanı başımızdaki Syedra’dan, Batı yakasındaki tüm antik kentlere kadar olan aralıktaki yerleşimlerde birer açık hava tiyatrosu olmasına karşın, Alanya’nın içinde yok…
Antik Yunan’da dinsel nitelikli Dyonisos şenlikleri için 6. yüzyılda yapılmaya başlanan, daha sonra Roma’nın işi biraz sulandırıp, daha çok eğlence amaçlı kullandığı açık hava tiyatrosunun bir örneğine Alanya’da rastlanamıyor…
Antik Yunan’da iktidarı ele geçiren ticaret sınıfı, tanrıları Dyonisos adına yaptıkları şenliklerde tiyatroyu çok iyi kullanmış. Daha sonraları Pericles döneminde de, sanatı değerlendiren bir yeni sınıfın ortaya çıkmasıyla halkın katılımı artmış. Tiyatro, kentliyi en yoğun anlamda bir araya getirme işlevini görmüş…
Aslında Alanya’daki bir diğer eksiklik de, uygarlıkların kurumsal miras bırakmamış olması. Daha dünkü Selçuklu’nun bile bir kamu yapısı yok. Bu durum Alanya’nın tarihteki işlevini sorguluyor… Uygarlıklar neden bu şahane şehirde kalıcı olmayı planlamadı? Acaba Alanya bir “yan gelip yatma yeri!” miydi? Yumuşak iklim ve insan yapısıyla ünlenmiş Alanya, insanların birbirini germeden yaşamak istedikleri bir coğrafya mıydı? Yoksa korsan atalarımız, kendilerini kurallarla sınırlamaya çalışan istilacı egemene boyun eğmediği için mi Alanya bir kent düzenine kavuşamadı, sosyal sınıflar yeşeremedi? Ve böylece tiyatrolara da gereksinim olmadı…
Ama artık öyle değil; biraz(!) geç kalınmış bile olsa artık bir açık hava tiyatromuz var. İçinde dinsel ayin mi yaparız, şölen mi; yoksa sirk niyetine siyasi şovlarda mı kullanılır(!) ya da turist atraksiyon merkezi mi olur bilmem ama artık her sınıftan insanının birbirinin gözünün içine bakarak etkileneceği bir alanımız var…
Roma’da olduğu gibi, sahnedekilerle izleyenlerin aynı düzlemde buluştuğu… Sahne uzaklığının izleyicinin yıpratıcılığına ne yakın, ne de ilişki kurmada uzak kalacağı bir yapıda… Yan yana oturulan, aynı kapılardan girip çıkılan… Sahne sesinin her yerde eşit yankılanacağı…
Tarihsel süreç içinde bir site devleti olamadıysa da, yeni Büyükşehir Yasasıyla bunun daha büyüğüne soyunan Alanya, şehirdeki sosyal farklılıkları eriteceği potalardan birine daha kavuştu. Ülkenin ikiye, üçe bölündüğü; katmanların birbirine değmeden yaşadığı bir dönemde böylesine büyük buluşma alanlarına gereksinim var…
Gelecekte belki daha farklı amfi tiyatrolar yapılacak. Sorun, açık alan tiyatrosu yapımı değil, Antik Yunan’daki sahnelerde bir anlatıcı görevi yapan koroyu oluşturabilmede… Sorun, koronun yani ahir zaman orkestra şeflerinin katılımcıları nasıl yönlendireceğinde… İçinde “birden fazla Alanya içeren!” Alanya halkına nasıl sesleneceğinde… Koro, içinden çıktığını varsaydığı kesimin mi borusunu öttürecek, yoksa farklılığın getirdiği zenginlikle Alanya’yı 2500 yıllık geri kalmışlıktan kurtarmaya mı soyunacak?
Bence halk kollarını sıvamış, buluşmaya hazır… Koroların bilgisine…