Cumhuriyetin 100. Yılı yurt düzeyinde görülmemiş ölçekte bir sivil katılımla kutlandı. Coşkulu anma ve kutlamaların gerçekleştirilmesinde, Mart ayında yapılacak seçimleri gözeten yerel yönetimlerin katkısı büyüktü. Ne denli içselleştirdiklerinden bağımsız olarak Cumhuriyet, oy’a dönüştürülecek bir kavram olarak belediyelerin kullanımına sunuldu. 


Bayrak ve Atatürk posterleri altında birleşen coşkulu kalabalıkların Cumhuriyetin en çok hangi değerlerini benimsedikleri doğal olarak bilinemezdi. Anıtkabir ziyaretinde ellerde bayrak poz verenlerin, Tonozlu Bölümdeki Milli Mücadele ve Devrimler belgelerini incelemiş olanları Cumhuriyetin bir günde ilan edilmediğini göreceklerdi. Sonrasında laiklik…


Laiklik devlet işleyişinde dinin müdahil olmaması diye tanımlanırken, sekülerlik ise bireysel yaşamda din baskısını istemiyordu. Günümüzde AKP siyasi rejimine bir tepki olarak da seküler milliyetçilik kavramı hızla dolaşıma girdi. Bu tanımda, ülkemize biçilen siyasal İslam giysisini kabul etmeyen çok geniş bir yelpazedeki toplum kesimi apolitik olarak Atatürk ve bayrak altında birleşiyordu. Bu durumun onları, katılımcı bir toplumdan ziyade “seyirci” pozisyonuna getirmesi tehlikesi vardı.


Alanya özeline gelirsek; Alanya’nın özellikle merkez ve merkeze yakın mahallelerinde kentli değerleri benimsemiş bir nüfus oluştu. Zaten hiç eksik olmayan ama son yıllarda şehrin aldığı kentli göçle çoğalan bu demografik yapı, Alanya’nın kimliğini belirlemede önemli rol oynayacak. Şehrin aydın yüzlerinin, politik olanından tutunuz da, doğa yıkımına ilişkin olanına kadar her türlü konuya karşı irade geliştireceği, talepte bulunacağı politikacılar tarafından iyi biliniyor. Bu yüzden politikacı onları, “karşı tarafa kaptırmamak istiyor!”


Şehre ne türlü aidiyet duyguları ile bağlandığı belli olmadığı gibi, hangi politik söylem altında birleşecekleri konusunda kafa karışıklığı yaşayan halka bu yüzden sahip çıkmak gerekiyor. Bunun birinci yolu onlara ulaşmaktan geçiyor. Ulaşım ya son günlerde çok manşete çıkan kamusal aydın yoluyla ya da onlara bağlı bulunduğu sınıfı ve savunacakları değerleri hatırlatacak siyasi yönlendirmelerle olacak.


Kamusal aydın tipolojisinin, her türlü gelişmeye ve entelektüel oluşa direniş gösteren taşrada, bilgi birikimi ve fikir üreticiliği ile yararlı olduğu biliniyor. Topluma ulaşabilen, düşünceleri ile onları kuşatıp bir üst düzeye taşıyabilecek insanların toplam kaliteyi de artıracağı söyleniyor.


Böylesi bireysel önderlikler Alanya’daki siyasal İslam ve milliyetçi muhafazakar yapının baskınlığı ile başa çıkacak gibi görünmüyor. O durumda da, örgütlü siyasal birlikteliklerde halkın buluşabilmesi gerekiyor. Gelinen noktada, kamuculuğu, cumhuriyetçiliği ve laikliği esas kılan bir politik örgütlenme olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) bu anlamda çok iş düşüyor.


Ama çok önemli bir başka soru da burada ortaya çıkıyor; Alanya CHP örgütü ne denli bu değerleri benimsemekte? Ya da benimsiyor olsa bile seçim kazanmak uğruna, bilinçli olarak yükseltilmiş yerel şovenizm tuzağının içinde taviz verilmeye devam edilecek mi? Bu tür sağcı örgütlenmelerle dirsek teması, dahası kol kola yürüme düşüncesi geliştirilecek mi? Yoksa laikliği öne çıkaran, sol, kamucu, katılımcı bir görüş altında birleşme çağrısı mı yapılacak?

Hepimiz buna göre tavır alacağız…