Alanya, yokuş aşağı giderken freni patlayan taş yüklü kamyon gibi, hızla bir bilinmeze doğru sürükleniyor. Tanrı hepimizin yardımcısı olsun...
Kentlisi köylüsü, simitçisi, ayakkabı boyacısı, aşçısı garsonu herkes emlakçi oldu. Yetmedi halıcılar, dericiler, kuyumcular da aynı işe soyundu.
Arsa fiyatları, konut fiyatları çıldırdı; aldı başını gidiyor.
Kuzey Alanya’da patikadan bozma yolların sağına, soluna devasa apartmanlar dikiliyor; yolu yok, otoparkı yok.
Kentsel Dönüşüm adı altında yapılan inşaatlarda; doğal olarak daire sayısı artırılıyor ama hiçbirinin otoparkı yok.
Dağ taş inşaat oldu.
Bir Allah’ın kulu da çıkıp sormuyor; “...Yahu ne halt ediyoruz, nereye gidiyoruz?... Alanya’nın bu nüfusu taşıyacak alt yapısı var mı?... Elektriği var mı?... Suyu var mı?... Kanalizasyonu var mı?...”
Bu saatten sonra her daire; en az bir, hatta iki araba demek. Alanya’nın mevcut cadde ve sokakları; mevcut trafiği kaldırmazken; artan nüfusla birlikte doğal olarak artacak araç trafiğini kaldıracak yol, otopark var mı?
* * *
Mevcut elektrik sistemi, kanalizasyon sistemi, yollar, kaldırımlar, bu nüfusu kaldırmıyor. Su, bu nüfusa yetmiyor.
Yol yok, kaldırım yok, otopark yok.
Neyinize ya da nerenize güvenip, veriyorsunuz bunca inşaat iznini?...
Bu gidişle, çok değil beş yıl içersinde Alanya, yaşanmaz hale gelecek....
Aktif bankacılık dönemlerimde karşılaştığım insanlar, ekonomik sorunlarını anlatır, akıl danışır, kendilerini yönlendirmemi beklerlerdi.
Şimdilerde ise beni gören, tanıdık tanımadık pek çok kişi; kişisel ya da Alanya ile ilgili herhangi bir sorunu anlatıp, arkasından ekliyor; “yaz bunu lütfen!..
Yazmakla sorunlar çözülse, gece gündüz hiç uyumadan yazarım.
Ayrıca yazıyorum da ne değişiyor?...
Herkes yine bildiğini okuyor.
Hep söylüyor, hep yazıyorum. Biz eğitimsiz toplumuz. Günlük ve sadece kendimiz için yaşıyoruz. Felsefemiz; “kendimizi kurtaralım, günü kurtaralım yeter” felsefesi.... Sürdürülebilir çıkarlarımızın ne ya da neler olduğunun ayırdında değiliz. Geleceği görmüyor, geleceği düşünmüyoruz.
Felsefe bu felsefe, mantık bu mantık olunca, ortaya da böyle bir tablo çıkıyor.
* * *
Alanya’nın plansız, programsız, alt yapısız büyümesinden hepimiz rahatsız mıyız?
Rahatsızız!...
Özellikle turizm sezonunda, kent ölçeğinin üzerine çıkan Alanya’nın, sıradan bir Anadolu kasabası gibi yönetilmesinden, rahatsız mıyız?...
Rahatsızız!...
Giderek artan asayiş sorunlarından rahatsız mıyız? Rahatsızız!..
Yine özellikle turizm sezonunda, kent ölçeğinin üzerine çıkan Alanya’nın, elektrik kesintilerinden, su kesintilerinden rahatsız mıyız?...
Rahatsızız!...
Bindiği dalı kesen sorumsuz turizmciden, sorumsuz esnaftan rahatsız mıyız?...
Rahatsızız!...
Hükümetlerin Alanya’ya üvey evlat muamelesi yapmasından rahatsız mıyız?...
Rahatsızız!...
Alanya için yaşamsal bir sorun olan “havaalanı” konusunu, bilen bilmeyen, anlayan anlamayan herkesin (uygulanabilir bir çözüm üretmeden) ağızlara sakız yapmasından rahatsız mıyız?...
Rahatsızız!...
O zaman bunları oturup konuşacağız.
Karnımızdan değil, ağzımızla, yüz yüze konuşacağız.
Bu sezon geldi geçti... Bu sezonu piç ettik. Ama hiç değilse önümüzdeki sezonları, Alanya’nın bundan sonraki geleceğini kurtarmak için; sezon biter bitmez, bu konuda sözü olan herkesi alacak bir salona ya da otele; üç gün, beş gün, on gün, on beş gün... hep birlikte kapanacağız ve çözüm üreteceğiz. Çözüm üretmeden de o salondan, o otelden çıkmayacağız...
Ya Alanya’nın sahipsiz olmadığını cümle aleme göstereceğiz; ya da... Evet, ya da… (cümlenin devamını getirmeye dilim varmıyor, beni bağışlayın...)