Ramazan ayı, dinimizce 11 ayın sultanı olarak tanımlanır. Bu ay, yine dinimizce savaşın yasaklandığı bir aydır. Hele bayramlar, Müslüman halk için, çok kutsal günlerdir. Öyle olduğu halde, PKK terör örgütü, ramazan ayı içinde taciz...

Ramazan ayı, dinimizce 11 ayın sultanı olarak tanımlanır. Bu ay, yine dinimizce savaşın yasaklandığı bir aydır. Hele bayramlar, Müslüman halk için, çok kutsal günlerdir. Öyle olduğu halde, PKK terör örgütü, ramazan ayı içinde taciz ateşlerine devam ederek yüreklerimizi dağlamayı sürdürdü. Bayramın son günü, Gaziantep gibi sanayisi gelişmiş, halkı bayram sevinci içinde, ramazan mutluluğunu yaşadığı bir sırada uzaktan kumandalı, bir araba içindeki el yapımı güçlendirilmiş bombayı infilak ettirerek, bayram ziyaretine giden kişileri hedef alarak patlatması sonucu, 4 çocuk ile beraber 9 kişinin şehit edilmesine ve 68 kişinin de yaralanmasına neden olmuş, yine yüreklerimize ateş düşürmüştür. Nedir, ne oluyor? Sormamız gerekmez mi? Bu vahim olayın ardından, tüm halkımız tek yürek, tek bilek olmuştur, daha da olacaktır. Ama, daha önce vuku bulan bazı konuşmaları ve görüşmeleri de dikkatlerinize sunmamız icap etmektedir. Hatırlayacaksınız, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ü birkaç PKK'lı terörist kaçırarak iki gün alıkoydu. Aygün, serbest bırakıldıktan sonra "Bizim çocuklar, iki gün alıkoydu ve sonunda serbest bıraktılar" yollu konuşarak teröristleri neredeyse övmüştür. Bu olayı fırsat bilen, hakkındaki kovuşturmanın milletvekili dokunulmazlığı zırhından yararlanan eski savcı, yani hukukçu CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, şu sözleri söyleyerek PKK ile özel yetkili mahkemeleri (ÖYM) aynı kefeye koymaktan ar etmemiştir. "Şiddeti yöntem olarak kullanan PKK örgütü, Tunceli halkının siyasi iradesine saygı diyerek, kaçırdığı milletvekilini serbest bırakırken, ileri demokrasinin ÖYM'leri 8 milletvekilini, parti başkanlarını, öğrencileri, yurtseverleri, gazetecileri hala 'tutsak’ olarak zindanlarda tutmaktadır" demiştir. Bu siyaset adamı, hukukçu kimliğinden ziyade eski bir savcı olarak nasıl böyle bir söylemde bulunur, anlamak mümkün değil. Herhalde, önümüzdeki seçimlerde seçilemezse, kendisinin de zindana atılacağından endişe etmekte olduğu içindir gibime geliyor. Her ne ise, geçelim ve BDP milletvekillerinin başlarında, BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak olmak üzere 17 Ağustos Cuma günü Şemdinli’nin Güzelkaya mezrasında 4 PKK'lı teröristle buluşarak, çok samimi bir şekilde kucaklaşmışlar, yaptıkları konuşmalarda bakınız neler söylemişler, ibret almak gerekir. İşte Gültan Kışanak’ın söylemi: "Açıkçası orası bir gerilla (terörist demiyor) kontrol noktasıydı. Ancak bu kontrolü kuramadılar. Orada duygular hakim oldu. Orada hepimiz bir duygu seli yaşadık. O gençler belki bir, iki saat sonra bir uçak bombardımanında yaşamlarını yitirecekler. Bunu vicdan nasıl kabul eder?"Peki, bayram günü çocuk, kadın, genç demeden Gaziantep'te öldürülenler için acaba vicdanlarınız sızlamadı mı? Cevabını başkanları veriyor. Olayı yapan teröristleri kınayacağı, yerde olayı kınamakta ve demektedir ki:"Çocuklarımızın ve sivil yurttaşların katledilmesine yol açan, mübarek bayramı kana bulayan bu saldırıyı açıkça kınıyor, lanetliyoruz."Pekala bu olayı kim veya kimler yaptı, kendiliğinden olmadı ya, yapanları neden kınamıyorsunuz, lanetlemiyorsunuz? Çünkü, onlara karşı minnet borcunuz var değil mi?Gültan Kışanak ve onunla birlikte olan 10 milletvekili alenen suç işlemişler, PKK terör örgütünü ve teröristleri övmüşler, hatta terörist yerine 'Gerilla' ifadesini kullanmışlardır. O kadar ki "O gençler halkın çocuklarıdır ve tabii ki biz o gençlere sarılırız" gibi abuk sabuk laflar söylemişlerdir. Artık Cumhuriyet Savcılarımıza büyük sorumluluk ve görev düşmektedir. Hazırlanan fezlekenin meclise intikalinden itibaren meclisin olağanüstü toplantıya çağrılması ile, bu milletvekillerinin dokumazlığı kaldırılarak, ÖYM'lere sevk edilmeleri artık şart olmuştur. Ve en kısa bir süre içinde idam hükmünün Anayasa ve yasalara konulması da önem kazanmaktadır. Madem ki Müslüman bir ülkeyiz, İslam hukukunda idam hükmü vardır ve bir çok ülkede uygulanmaktadır. Bu teröristleri ölünceye kadar hapislerde beslemek zorunda kalmamalıyız. AKP'ye büyük sorumluluk ve görev düşmektedir. Bu görevini yerine getirmek zorundadır.