ATASÖZLERİMİZ o kadar değerli ki, her olgu ve her durum için mutlaka söylenmiş bir söz, verilmiş bir öğüt var. Bunlardan biri de şu an sektörün içerisinde bulunduğu duruma uygun düşen

ATASÖZLERİMİZ

o kadar değerli ki, her olgu ve her durum için mutlaka söylenmiş bir söz, verilmiş bir öğüt var. Bunlardan biri de şu an sektörün içerisinde bulunduğu duruma uygun düşen "Bir musibet bin nasihatten iyidir" atasözü.
Nedeni ise, şu an içinde bulunduğumuz krizi uzun yıllardır yaşayan, çok yakınımızda bir ülke olması ve iyi irdelendiğinde yapılanları ve yapılmayanlarıyla çok önemli derslerin çıkarılabilmesine olanak sağlamasıdır.
Kasım ayında Türkiye’deki turizm çevreleri tarafından yaz aylarına kadar çok uzun bir sürenin olduğu düşünülerek her şeyin geçeceği ve bir sıkıntı yaşanmadan krizin atlatılacağı konuşulurken, şu anki durum o zamanlarda Mısır’da yaşanmaktaydı.
Aslında bu kriz Mısır’da yaklaşık 5 yıldır yaşanmakta ve eski günlere dönmek şu an için bir rüyadan ibaret gibi.
Mısır’ın en önemli turizm destinasyonu olan Hurghada özelinden krizi inceleyecek olursak, Mısır’a ilk gidiş tarihim olan Eylül 2009 yılına dönmekte fayda var.
Mısır’da yaşamaya o kadar da sıcak bakmayan yabancıların bir kez ülkeye giriş yaptıktan sonra ayrılışları pek de o kadar kolay olmuyor.
Aynen benim altı aylık bir zaman dilimi için gidip 6,5 yıl sonra Mısır’dan ayrılamayışım gibi.
Bu durumu bir espri konusu yaparak, "Kızıl Deniz’in suyu bir kere insanın kulağına kaçtığı zaman ayrılamazmış" gibi kendi kendimize deyimler türettiğimiz bile olmuştur.
Hurghada, yaklaşık 250 bin nüfusu ile Alanya boyutlarında bir şehir diyebiliriz.
Alanya ile tarihsel farkı, Alanya turizmden önce bir tarım, narenciye, muz yetiştiriciliği bölgesi iken Hurghada’nın bir balıkçı kasabası olmasıdır.
Ama günümüzde her iki şehrin de neredeyse tek gelir kaynağı turizm.
Haziran 2015 rakamlarına göre sadece Alanya’da 640 tesis, 82.090 oda mevcutken, Hurghda’nın içerisinde bulunduğu Red Sea vilayetinde toplam tesis sayısı 281 ve oda sayısı 69.777’dir.
Ayrıca Hurghda’nın Alanya gibi çok sayıda bölgesel rakibi de yok. Sadece Sharm El Sheikh ve Marsa Alam, Hurghada’ya rakip olabilecek kıyı destinasyonlarıdır.
Hurghada’ya gidiş yıllarım, Mısır’ın turizmde yaptığı o büyük atılımlarla aynı döneme denk gelmektedir.
2005 yılında ülkeye gelen turist sayısı 8 milyon 244 bin iken, bu rakam 2009 yılında 11 milyon 914 bine, 2010 yılında ise 14 milyon 51 bine ulaşarak beş yıllık dönemde yüzde 70 gibi inanılmaz bir artış göstermişti.
2009 yılı Eylül ayında Hurghada’ya gittiğim yıllarda Mısır sadece Türkiye’nin değil Akdeniz çanağındaki bütün ülkelerin rakibi olma yolunda tam gaz ilerlemekteydi.
Öyle ki, tur operatörleri hedeflerini iki katına çıkarmakta, hatta 1 milyon turiste ulaşma hedefleri konuşulmaya başlanmış, planlar o yönde yapılmıştı.
Aksiyon olarak otellerden kontrat fiyatları üzerinden 2 USD indirimler gelmekteydi. Aksiyonsuz geçmesine rağmen overbooking’siz gün geçmemekteydi. Çözüm yolları da yine Ortadoğu insanına özgü yöntemlerdi. Bunlardan birisi ve ilginç olanı ise yatları, otelin iskelesine demirletip gelen misafirleri bu yatlarda konaklatıp bunu da misafire bir jest gibi sunmaktı.
Turizmde yükseliş tam gaz ilerlerken bölgede kartların yeniden karılmasına ve oyuncuların değişmesine sebep olan Arap Baharı patlak verdi.
Kasım 2010’da kıvılcımlanan ve 14 Ocak 2011’de sonuçlanan Tunus’taki Yasemin Devrimi'nden sonra domino Cezayir ve Libya’yı atlayarak etkisini sadece 11 gün sonra 25 Ocak 2011’de Mısır’da göstermeye başlamaktaydı.
Bir anda toz duman olan ülkede 1 milyon hedefleri yapılırken artık kriz yönetimi ve ülkedeki yabancıların tahliye planları yapılmaya başlanmıştı.
Ülkedeki belirsizlikler, diğer devletler tarafından koyulan uçuş yasakları, Hosni Mubarak’in istifası derken, 2011 yılında rakamlar yıllar öncesine dönerek 9 milyon 497 bine gerilemekteydi ve düşüş gelen turist sayısında yüzde 35 iken, gelirler de bundan çok fazlası idi.
2012 yılında bir toparlanma görülüp gelen turist sayısı 11 milyona ulaşsa da ikinci devrim olarak adlandırılan Haziran 2013 olaylarından sonra bu rakam 2013 yılında tekrar 9 milyona gerilemiş ve ilerleyen yıllarda aynı istikrarla 9 milyon civarında devam etmiştir.
Gelen turist sayısındaki düşüş belirli bir seviyede dursa da düşen otel fiyatlarına bir çözüm bulunamamış ve fiyatlar dip seviyeleri görmüştür.
Halen bugünlerde ekonomi 5 yıldızlı bir otelin fiyatı her şey dahil 20–25 USD bandında iken, 2009 yılında 45-55 USD civarında idi.
Bu düşüşün en büyük sebeplerinden birisi, en kolay rekabet yöntemi olarak görülen fiyatları düşürerek turist çekmeye çalışmak, hiçbir kalıcı önlem almamak olmuştur.
Uçuş yasakları, boş oteller, yapılanları ve yapılmayanlarıyla sebebi farklı olsa da sonuç olarak Türkiye ve Mısır günümüzde aynı kaderi paylaşmakta ve her ülke de bu kaotik durumun geçmesi için beklemekten başka bir çare görmemektedir.
Ancak görüldüğü üzere yarın bütün ilişkiler eski halini alsa da toparlanıp eski günlere dönmek, bir kez pazar payını kaybettikten sonra o kadar da kolay olmamaktadır. Yapılan en büyük hatalardan birisi, bir panik havası ile fiyatların dip yapmasıdır, yeni pazarlar bulmak olması gerekenken.
Umalım da son atılan adımlar mevcut durumun bir an önce düzelmesine vesile olsun ve kalıcı zararlar görmeden, en azından sadece 1 yılı kaybetmekle sınırlı kalsın.
Ne yazık ki aksi bir durumda 2015 rakamlarını yakalamak için yıllarca çaba sarf etmemiz gerekebilir.