DÉJÀ vu; yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusu, anı daha önceden yaşamışlık hâlidir. Fransızca; déjà (daha önceden) ve voir (görmek) kelimelerinden oluşmaktadır. ...
DÉJ
vu; yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusu, anı daha önceden yaşamışlık hâlidir.
Fransızca; déjà (daha önceden) ve voir (görmek) kelimelerinden oluşmaktadır.
Mısır’da gördüklerimi bir anı olarak anlatmaya çalışırken az kalsın tekrar yaşama durumunda kalıyordum. Mısır ve Türkiye’de yaşanan olaylar birbirinden farklıydı.
Mısır’da halk, sokaklarda askerin yönetime el koyması için direnip destek verirken, Türkiye’de halk askerin yönetime el koyması karşısında direndi.
Daha önceki yazılara gelen tepkiler arasında, ‘’Kardeşim, ülke karışmış elden gidiyor, sen turizm derdindesin!’’ diyenler de vardı.
İyi de, 14 yaşında liseden başlayarak bu yaşa kadar turizmden başka birşey görmemiş, hayatı turizm olmuş bir kişinin, gördüğü, geçirdiği hayatı turizm özelinden yorumlamasından daha doğal birşey yoktur sanırım.
Bize eğitim fakültesinde ‘’Gelişim Psikolojisi’’ dersinde öğretilenler arasında, insanın oynadığı roller de vardı.
Okulda öğretmen rolü, evde çocuğuna karşı ana-baba, eşine karşı karı-koca rolü, arkadaş ortamında arkadaş rolü vs.
Bize de hayatta düşen turizmci rolü oldu ve kendi yaptığımız iş ışığında olan biteni yorumlamaya çalışıyoruz.
Neyse, Mısır hakkındaki bu son bölümde, 3 buçuk senemi geçirdiğim Sharm El Sheikh hakkında yazmayı planlarken, bambaşka yerlere geldik.
Biz yine dönelim tekrar Sina yarımadasının Kızıl Deniz kenarındaki bu turizm cennetine.
Mısır’ı bize merakla soran eş, dost, arkadaşlara Sharm El Sheikh ve Hurghada farkını hep, Hurghada Alanya ve Kemer’e benzerken, Sharm El Sheikh Belek’le özleştirilebilir şeklinde anlatırdık.
Tabi ki bu benzetmede Alanya’nın daha çok bir yerleşim yeri olması, turizm öncesinde de yoğun ve tarihi önemi olan bir belde olması önemli rol oynuyor.
Belek ise, sadece otellerden oluşan bir turizm proje bölgesi ve Sharm da bu anlamda bir hayli Belek’e benziyor.
Gerek yatak arzı, tesis kalitesi, gerekse gelen misafir profili açısından benzediği, birebir aynı olduğu da söylenemez.
Suveyş Kanalından sonra en yüksek gelir sağlayan turizmin gözbebeği Sharm El Sheik’e, yönetim değişikliğinden önce gereken ihtimam gösterilmekteydi.
O derece ki, Sharm El Sheik’e öyle her isteyen Mısır vatandaşı elini kolunu sallayarak girip çalışamıyor, bir nevi çalışma vizesi olan kimlik kartı alması gerekiyordu.
Sharm El Sheikh’in bu derece önemli bir destinasyon olması sadece bir proje ürünü olmasından değil, tabi ki sahip olduğu sualtı ve kara zenginliklerinden de kaynaklanıyor.
Sharm El Sheikh dünyanın önde gelen dalış merkezlerinden biri.
Size başınızı suyun içine soktuğunuz anda, sanki bambaşka bir dünyaya ışınlanmışsınız hissi veren Kızıl Deniz’in Sharm El Sheikh kıyılarının, bir kaynakta dünyanın en iyi ikinci dalış merkezi olduğunu okumuştum.
Ağ, zıpkın, olta gibi malzemelerle balık avcılığının tamamen yasak olduğu bir doğal su parkı olan Sharm, çevrenizde korkusuzca gezen deniz canlıları ile dolu, adeta bir okyanus akvaryumu gibidir.
Sharm El Sheikh, stratejik önemi büyük olan Sina yarımadasının güneyinde, 2015 rakamlarına göre 73.000’lik nüfusu ile Mısır’ın en önemli turizm merkezi.
1967 yılındaki Altı Gün Savaşı’ndan sonra İsrail hakimiyetine giren Sina Yarımadası, 1979 yılında tekrar Mısır topraklarına katıldı.
Sharm El Sheikh’in de içinde bulunduğu Sina Yarımadası’nda toplam 295 tesis bulunurken, toplam oda arzı 63.473’dir.
Sharm El Sheikh’e gelen misafirler arasında; Almanlar, İngilizler, Ruslar ve İtalyanlar ağırlıktayken, ülkedeki istikrarın bozulmasının ardından, önce Alman tur operatörleri Sharm El Sheikh’e olan operasyonları durdururken İtalyan tur operatörleri büyük ölçüde kapasitelerini düşürdüler.
Rus ve İngiliz tur operatörleri mümkün olduğunca kapasitelerini korumaya çabalarken, en son yolcu uçağının düşmesi (havada patlatılması?) olayının ardından, onlar da operasyonlarını durdurmak zorunda kaldılar.
Sharm El Sheikh’de Türk kökenli şirketlerin tur operatörlüğü faaliyetlerinin yanı sıra, otel yatırımları da mevcut.
Pegas grubunun Dessole markalı otel zincirinin ardından, Rixos’un yapmış olduğu yatırımlar, bölgede otelcilik anlayışını değiştirme konusunda önemli adımlar oluşturdu.
En son otel yatırımı ise Türk kökenli Oti Holding’in Otium markası ile olmuştur.
Sharm El Sheikh bir turizm bölgesi olarak planlanmıştır ve çeşitli sebeplerden dolayı Hurghada’dan daha yüksek fiyatlara satılan bir destinasyondu.
Oysa şu günlerde fiyatlar Sharm El Sheikh’de de dibe inmiş durumda.
Yaşanılan her türlü olumsuzluk ve sıkıntılara rağmen, Türk şirketlerinin halen yatırımlarını devam ettirip mücadele vermeleri bölgeye olan inançlarını göstermektedir.
Mısır’da güneşli gün sayısı kapalı gün sayısından daha fazladır.
Antalya’da yılda 3.000 saat kadar olan güneşli gün sayısı, Hurghada ve Sharm’da 3.800 saat, Marsa Alam’da ise 4.000 saat civarlarında.
Yılda 2.000 saat güneş yüzü göremeyen; Alman, Rus, İngiliz, Polonya, İtalyan, Ukrayna vatandaşlarının bu coğrafyaya ilgilerinin belki de en önemli nedenlerinden biri de, bu yağmursuz, bulutsuz Mısır semalarıdır.
Manevi anlamda kapalı olan gün sayısı son zamanlarda uzun sürmüş olsa da, bulutlar bir gün mutlaka dağılacak ve o eski güzel günlerine dönecektir.
Altı buçuk senede yaşanan onca olay ve krizleri üç yazıya sığdırdıktan sonra, artık vakit Kuzey Afrika’dan Körfez’e inme vakti.
Adına kısaca ‘’Körfez Ülkeleri’’ (İngilizce kısaltması ile GCC) denen, tam açılımı ile Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Bahreyn ülkelerini içeren bu önemli bölgenin; bilinmeyenleri, yanlış bilinenleri, Türk turizmi için potansiyelini ise gelecek yazılarda ele almaya çalışacağım.