FETHULLAHÇI Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı, Amerikan New-York Times Gazetesi'ne yazdığı makalede Batı'nın hizmetinde' olduğunu belirterek, Türkiye'ye iade edilmemesini istedi. Bu makaleyle, ülkemizle

FETHULLAHÇI

Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı, Amerikan New-York Times Gazetesi'ne yazdığı makalede Batı'nın hizmetinde' olduğunu belirterek, Türkiye'ye iade edilmemesini istedi.
Bu makaleyle, ülkemizle "bin yıllık hesabı görmek isteyen" bütün Batı dünyasının emrinde olduğunu, onlara uşaklık yaptığını ve yapmaya devam edeceğini, kendi ağzından, resmen ilan ve tescil etmiş oluyor.
Böylelikle 15 Temmuz darbe teşebbüsünün demokrasimize ve milli egemenliğimize karşı aslında kimin hesabına yapıldığının, her durumda ülkemizin aleyhine ve sömürgeci batılıların çıkarına hizmet ettiğinin de daha net olarak görülmesini sağladı.
Kimliğini kaybeden bir milletin sonu, bir mankurt sürüsünün marifeti işte budur.
15 Temmuz gecesi ihanet püskürtülmüş olsa da ve başarısız kalsa da, sonuç olarak kazanan yine sömürgeci güçler ve uşakları, kaybedeni de Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.
Ordusu olmayan bir milletin devleti olmayacağı gibi, ordusunun gücü kırılmış, itibarı yok edilmiş, bağrından çıktığı ve güç aldığı milletiyle arasına derin uçurumlar inşa edilmiş, karşılıklı güven duygusu silinmiş bir ordunun da orducasına davranamayacağı açıktır.
Türk milletinin en büyük bayramının, yani Zafer Bayramı kutlamasının yapılıp yapılmamasının düşünülüyor olması bile, ne büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu anlatmaya yetecektir.
Milli egemenliğimizin kaynağı böylesine büyük bir zafer kutlamasını milletimize haram edenler, sanmayın ki sadece FETÖ' dür.
Batı'yı daima kazanan yapan işte ordumuzun ve milletimizin içine düşürüldüğü bu sonuçtur.
Kışlaların kapısında çöp kamyonlarının ve iş makinelerinin beklediği, kapıların beton bloklarla kapatıldığı, elektriklerinin kesilip sularının akmadığı, haftalardır aşağılanan bir ordu, milletine güç, devletine saygınlık verebilir mi?
Suçlu FETÖ müdür, yoksa TSK mıdır?
FETÖ ise bu davranışın izahı yapılabilir mi?
"FETÖ ile mücadele ediyorum" görüntüsü altında milletin askerine düşmanca davranmasını nasıl teşvik edersiniz, nasıl göz yumar ve nasıl görmezden gelirsiniz? Unutmayınız ki, Türk egemenliğini var eden ve koruyacak olan Türk Ordusu'dur.
Ülkemizi çatışmaya, ayrımcılığa ve parçalanmaya değil, birleşmeye ve bütünleşmeye omuz vererek 'çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine' çıkarmak zorundayız.
Bunun için yapılacak ilk iş, yıllardır siyaset önderlerinin kullandığı "ötekileştiren", "kutuplaştıran", "nobran", "seviyesiz" ve "saygısız" siyaset dilindense kucaklayıcı, müşfik, sorgulayan, toparlayan, bütünleşme sağlayan sonuç alıcı bir siyaset dilini kullanmaktır.
Darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın böyle bir davranış göstermesini, muhalefet liderlerini davet ederek bir arada konuşabilmesini ve açtığı bütün hakaret davalarını geri çekmesini, geleceğimiz açısından çok önemli bir gelişme olarak görüyorum.
Yine, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Yenikapı'da düzenlenen Demokrasi Mitingi'nde konuşma yapmaları için CHP ve MHP genel başkanlarını davet etmesini de ülkede özlenen yeni siyasi iklimin ayak sesleri olarak görmekteyim.
Bu anlayışın dalga dalga yurdun her köşesinde, her vatandaşın kalbinde seçkin bir yer bulmasını dilerim.
15 Temmuz darbe girişimini Türk milli egemenliğine karşı bir saldırı olarak görmek yerine demokrasimize ve iktidara karşı bir saldırı saymak sadece yanıltıcı değil, aynı zamanda çok da tehlikelidir.
Biliriz ki mahkeme kadıya mülk değildir.
Baki olan vatan bütünlüğümüz ve milli egemenliğimizdir.
Türk milli egemenliği var oldukça, uşaklar ve efendileri yaşadığı sürece, yeni 15 Temmuz girişimlerinin olması da muhtemeldir.
Nitekim, geçmişte yaşadığımız Askeri Casusluk, Atabeyler, Poyrazköy, Ergenekon...
Hepsi sömürgecilerin, uşaklarının ve yamaklarının el birliğiyle yaptıkları, ordumuzu zayıflatmayı hedefleyen ve amacına ulaşan kumpaslardı.
Başka kılıklarda, başka görünümler içinde olsa da amacı ve beklenen sonucu daima aynı kalacak yeni saldırılara karşı hazır olmalıyız.
Sömürgeciler TESEV gibi sivil toplum örgütü görünümlü ihanet şebekeleriyle ve FETÖ ile yaptıklarını yarın da başkalarıyla yapmak isteyeceklerdir.
Bundan böyle, Türk milli egemenliğimizi korumanın önemini idrak etmek yerine, milli birliğimizi ve dayanışmamızı sağlamlaştırmak değil de biat kültürünü beslemeye devam edersek geleceğimizi kendi ellerimizle karartmış olacağız. Hiç bir Türk vatandaşı sorgulamasızca, özgür iradesini kimseye teslim etmemelidir.
Biat kültürü; kimliğimiz, egemenliğimiz ve vatan bütünlüğümüz için bir güvenlik sorunudur.
Buna karşı çare ''Türk milliyetçiliğini ayaklar altına almak'' değil, Türk milli egemenliğimizi pekiştirmektir.
Kimliğimizi oluşturan ortak değerlerimizi aşındırmak değil, güçlü bir şekilde yeniden inşa etmektir.
"Türk ulus devletimizle hesaplaşma içinde olmak" değil fakat kuruluş felsefesini bir kere daha hatırlamak ve bunu içselleştirmektir.
"Yeni Türkiye" ve yeni anayasa söylemleriyle Türkiye Cumhuriyeti'ne yeni bir şekil, yeni bir kimlik vermeyi planlamak değil, onu sonsuza kadar yaşatmaya bir kere daha ant içmektir.
Ülkemizin birliği ve bütünlüğü için uzun zamandan beri 'bir gül bahçesine girercesine kara toprağa girenler' bir kenara konup da sadece 15 Temmuz şehitleri için kampanyalar düzenleyerek ayrı uygulamalar yapmak da nedir?
O zaman biri çıkar ve der ki; "Vatanı savunmakla iktidarı savunmak arasındaki fark işte buradadır."
Neler yapmadık şu vatan için.
Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik.