Bugüne dek 'ufak şeyler'i kendisine sorun etmeyen bir kişiye rastlamış değilim. –kendim de dahil- Ruh haliniz iyiyken; ilişkileriniz daha bir güzel, gününüz daha bir canlı görünür gözünüze. Bakış açınız, sağduyunuz, mantığınız,...
Bugüne dek 'ufak şeyler'i kendisine sorun etmeyen bir kişiye rastlamış değilim. –kendim de dahil- Ruh haliniz iyiyken; ilişkileriniz daha bir güzel, gününüz daha bir canlı görünür gözünüze. Bakış açınız, sağduyunuz, mantığınız, hisleriniz, her şey yolundadır. Buna mukabil, kötü bir ruh haline sahipseniz; canınız sıkılır, hiçbir şeyden tat alamaz hale gelir, eski enerjinizi ve neşenizi kaybedersiniz. Hayatınız zor ve dayanılmaz bir hale gelir. Moral bozukluğunuzla birlikte bakış açınız çarpıklaşır her şeyi olumsuz olarak görmeye, nitelendirmeye başlarsınız. Stres, telaş ve olumsuz bakış açısı hayatımızdan muazzam bir enerji götürebileceği gibi, yaratıcı zekamızı ve motivasyonumuzu da köreltmektedir. Düşünceleriniz herhangi bir momentum oluşturmaya başlamadan önce, zihninizde neler olup bittiğini fark edin. Stresli bir durum karşısında kendinizi, strese verdiğiniz tepkileri bir düşünün. Aklınızdaki küçük bir kartopunu çığ haline gelmeden kontrol altına alırsanız, sorunlar karşısında daha güçlü olacağınızı unutmayın. Çoğu insan hayatını, sanki gelecekte kullanacağı bir elbisenin provasıymış gibi yaşar. Hiçbirimizin beş dakika sonra nefes almaya garantisi yokken, neden zehir ederiz ki, sahip olduğumuz ve kontrol edebildiğimiz tek şey olan, içinde yaşadığımız 'şu an'ı. Nefes alıp verdiğiniz, hislerinizi doruk noktada yaşadığınız 'şu an'ı tüm samimiyetinizle sevin. Geçmiş sorunlar, geleceğe yönelik kafa karışıklıkları ve endişe, yaşadığınız ana hükmettikçe; stres, kaygı, bunalım ve ümitsizlik peşinizi bırakmayacaktır. Stres yaratan olaylar karşısında yaşadığımız yoğun stres ve kaygı miktarı, sorunun kendisinden ziyade sorunu ele alış şeklimizde gizlidir. Çoğu zaman korkusuzca kendi özeleştirimizi yapabilmeliyiz. Acaba biz insanlar sorunlarımızı ne kadar stres, panik, problem ve sıkıntı haline getiriyoruz, sorunlar bizim için ne ifade ediyor, herhangi bir stres, sıkıntı ve problem karşısında ne gibi çözüm arayışları üretiyoruz, stres ve sıkıntılardan kurtulabilmek için hangi yollara başvuruyoruz, sorunlar yaşamımızı tehlikeye sokan acil durum sinyalleri olarak mı görünüyor gözümüze; yoksa bizi daha iyiye daha güzele yönlendiren sevimli, olgun, anlayışlı bir öğretmen olarak mı? Olumsuz düşünceleri yok saymayı öğrenir, kafanıza takmaz ve onlara yüz vermezseniz stresi kendinizden uzak tutmayı başarabilirsiniz. Hayat, can sıkıcı şeylere odaklanarak yaşanmamalı. Mutlu olmak için, sizden ve yaşadığınız andan daha mühim olan hiçbir şey yok. Unutmamalıyız ki; ömrümüz hep aşılması gereken zorluklarla, engellerle, sıkıntı ve mücadelelerle geçecek. Bize düşen tüm bunları kabullenerek, stres yaratan durumlar karşısında tepkilerimizi kontrol altında tutabilmek. Stres karşısında verdiğimiz tepkiler bizi ve çevremizi rahatsız eder derecedeyse, profesyonel yardım almaktan korkmamalı, kaçmamalı, utanmamalıyız. Enerjinizi öfke ve sorunlar altında tüketerek, moralinizi bozmaktansa, bırakın hayat akıp geçsin. Zaten siz her ne yapıyor olursanız olun, hayat sizi dinlemeyerek akıp gitmeye devam edecektir.
STRESLE PSİKOLOJİK OLARAK NASIL BAŞ EDERİZ?
*Sabırlı olmaya daha çok özen göstermelisiniz. Sabırlı olmak, olaylara daha rasyonel bakmanızı sağlar. En zor durumlarda, en sıkıntılı anlarda bile önünüzdeki sorunun aslında “ölüm kalım meselesi” olmadığını ve tüm bu sıkıntılı durumların aslında “aşılması gereken küçük engeller” olduğunu öğretir size, sabırlı olmak. Sabır yoksa şayet hayatınızda; daha çok öfkelenir, sinirlenir, strese kapılırsınız. Sabır, hayatınıza sükûnet ve kabullenme boyutunu katar. Olaylara farklı perspektiflerden de bakabilmeyi öğrenirsiniz.
*Düzenli yaşam biçimi, vazgeçilmeziniz olmalıdır. Erken yatıp, erken kalkan, düzenli beslenen, düzenli olarak spor yapan, yapmış olduğu her işte plan ve program gözeten insanlar, stresle daha kolay mücadele edebilmektedirler.
*Panik, telaş ve acelecilikten uzak durmaya özen gösterin.
*Başkaları için yaşamayı bir kenara bırakın, kendinize değer verin. Unutmayın, mühim olan, öncelikle, sizsiniz. Sizin düşündükleriniz, hissettikleriniz…
* Olayların objektif yanını asla göz ardı etmeyin.
*Zevk aldığınız faaliyetlere daha çok zaman ayırınız. İşleriniz ne kadar yoğun olursa olsun kendinize, ailenize, sevdiklerinize mutlaka vakit ayırın.
*Sizi her zaman daha ileriye taşıyacağına inandığınız kişilerle muhabbet edebilir, doğa yürüyüşlerine çıkabilir, uzun zamandır yapmayı unuttuğunuz ya da ihmal ettiğiniz şeylere vakit ayırabilirsiniz.
*Öfkenizi kontrol altında tutabilmek için, nefes egzersizlerine başvurabilirsiniz. Emin olun bir süre sonra, stresle daha kolay mücadele edebildiğinizi göreceksiniz.
*Derin bir soluk alın ve tepkilerinizi yumuşatın. Gerekirse içinizden yavaş yavaş 10'a kadar saymayı deneyebilirsiniz. Kendinizi iyi hissedeceğiniz şeyleri düşünebilirsiniz.
*Hayatınızda, şükredip hayranlıkla bakacağınız pek çok şeyin olduğunu unutmayın. Yaşamınız çok ama çok değerlidir ve hayat size sunulmuş olan eşsiz bir armağandır. Her yeni doğan günle birlikte; nefes alabildiğiniz için şükrederek, ne kadar şanslı olduğunuzu düşünün.
*Günde 10-15 dakika kendinizle baş başa kalarak, zihninizi sakin ve sessiz bir hale getiriniz. Bu sakinliği gündelik hayatınıza uyarladığınızda, olaylara daha rasyonel tepkiler verdiğinizi ve ufak şeyleri büyütmediğinizi göreceksiniz.
*Sizi üzen, canınızı sıkan her ne ise bunun ayrıntılarına daldıkça, gerginliğiniz daha çok artacaktır. Olumsuzluklar üzerine odaklı bir yaşam tarzının size zarar vereceğini aklınızdan çıkarmayın. Bir olumsuz düşünce, bir başka olumsuz düşünceye zemin oluşturur. Bu yüzden endişe, kaygı ve stres yaratan durumlarda dikkatinizi kusurlara ve olumsuzluklara yoğunlaştırmamaya çalışın. Duygular odaklandığınız şeyi artıran itici güçlerdir. Yaptığınız şeyler, düşündüğünüz şeylerin bir ifadesidir. Bu yüzden kendinizi güzel ve pozitif düşünmeye zorlayın. Yaptığınız bir işin finalinde, uzun zamandır çalıştığınız bir sınavın sonucunu öğrendiğinizde, şayet sonuç olumsuzsa; öfkelenip, moralinizi bozmadan önce arkanıza yaslanıp düşünün; bir işe adım attığınızda kazanmak kadar, kaybetmenin de var olduğunu. Siz elinizden geleni yapın ve bakış açınızı hep daha iyiye, daha güzele, daha yapıcı olana yönlendirin. Unutmayın yaşama bakış açınız, hayat kalitenizi belirler. “Küçük şeyler” bırakın hep küçük kalsın. Unutmayın hayat her şeye rağmen yaşanılası. Mutlu günler!