TÜRKİYE'MİZ bir korkulu gece yaşadı. Kardeş ülke Azerbaycan'ın da kalbi bu anlarda hep Türkiye ile birge vurdu. 15 Temmuz'da bir grup asker darbe yapmak için harekete geçti fakat Türkiye toplumu yine kendi açıkgözlük ve siyasi...

TÜRKİYE'MİZ

bir korkulu gece yaşadı. Kardeş ülke Azerbaycan'ın da kalbi bu anlarda hep Türkiye ile birge vurdu. 15 Temmuz'da bir grup asker darbe yapmak için harekete geçti fakat Türkiye toplumu yine kendi açıkgözlük ve siyasi olgunluğunu gözler önüne serdi. İnsanlar sokaklara ve meydanlara çıkarak devrimin gerçekleşmesine izin vermediler. Kahraman Türk halkı bir kez daha tarih yazdı. Yaşananların sadece Türkiye sınırları ile sınırlı kaldığını düşünmek doğru olmaz. Ortadoğu'da ve küresel siyasette beklenen gelişmeler ışığında askeri darbe girişiminin ciddi hususlarla ilgili olduğu kanaati oluşuyor. Burada hem somut olarak Türkiye'nin, hem de İslam aleminin geleceği ile ilişkisi olan önemli faktörlerden bahsetmek mümkündür. Bilindiği üzere, bazı çevreler İslamofobi hastalığına yakalanmışlardır. Onlar Müslümanlara önyargılı davranıyor, onların haklarını çiğniyor, ülkelere karşı çifte standart politikası yürütüyorlar. Sonuçta, ortaya çok sayıda yapay yaratılmış sorunlar çıkıyor. Türkiye'deki gelişmelere bu faktörler düzleminde bakıldığında, ilginç unsurlar ortaya çıkıyor.
Azerbaycan olarak kardeş ülke olan olayları tüm saniyesiyle izliyorduk ve izliyoruz tabi ki. Bu bir demokrasi sınavıydı. Ve Türkiye devletçilik tarihinde korkunç bir felaketin önüne geçmeyi başardı. 15 Temmuz'da gece saatlerinde başlayan ve ordunun yönetiminde olan birkaç general tarafından yönetilen isyan ülkeyi sarstı. Bazı askeri birliklerin katılımıyla Türkiye'nin devlet kurumlarını ele geçirmeye çalışan çevrilişçiler, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genel Merkezini ve parlamento binasını bombalamaktan bile çekinmediler. Onlar sokaklara çıkıp itiraz eden sivil vatandaşları da tanklarla ezmeye çalışarak, helikopterlerden ateş ediyorlardı. Belliydi ki, devlet makamlarını işgal ederek, onların işini felç etmek ve ülkeyi kaosa sürüklemek planı vardır. Ancak şükür, bu istek gerçekleşmedi.
Türkiye Mısır'ın kaderini tekrarlamadı. Burada tarihi açıdan çok önemli hususlar vardır ki, onlardan bahsetmek istiyorum. Her şeyden önce, Türkiye toplumu olgunluğunu ispatladı. Sırf vatandaşların cumhurbaşkanının çağrısı ile sokaklara ve meydanlara üfürerek, askeri darbeye hayır demesi durumu kardinal biçimde değişti. Toplum demokrasiye ve Türk devletine olan duyarlılığını dünyaya sergiledi. Tanklar, zırhlı araçlar, helikopterler ve F-16 savaş uçakları Türkiye vatandaşlarının iradesini kıramadı. Ekranlarda gösterilen kadrolardan da görüldüğü gibi, insanlar büyük bir cesaretle tankların ve zırhlı araçların üstüne gidiyor, askerlerin önünü kesmeye çalışıyorlardı.
Onlar askerleri ikna ettiler. Birçokları gönüllü olarak silahını bırakıp halka teslim oldu. İşin örnek tarafı şu ki, insanlar isyanın önünü sivil yolla aldılar. Onlar aslında kendi evlatlarını felaketten kurtarmaya çalışıyorlardı. Bunu bu nedenle başardılar ki, ordu ile halk, iktidarla toplum birliği mevcuttur. Türkler kendi askerlerini sevdiklerini, askerler de genel halka karşı çıkmış olmayacağını gösterdiler.
Başka husus Türkiye güvenlik organlarının esnekliği ile ilgilidir. Onlar yeterince profesyonellik ve cesaretle askeri darbenin gerçekleşmesine izin vermedi, hızla yapılan operasyonlarla organizatörleri etkisizleştirip, gelişmeleri kontrole aldılar. Bu da Türkiye'nin devlet olarak yüksek gelişme düzeyinde olduğunu doğrulayan olgulardan biridir.
Nihayet, Türkiye yönetimi itidal, sabır ve hoşgörü sergiledi. Başkan Recep Tayyip Erdoğan darbe yaşanan saatlerde İstanbul'a gelerek, basın mensuplarına basın toplantısı düzenledi. Böylece, iş başında olduğunu ve darbenin önleneceğini sergiledi. Gerçekten de kısa bir zamanda askeri darbe edenler etkisiz hale getirildiler. Ancak vurulan hasar ciddidir.
200'den fazla insan hayatını kaybetti. Binlerce asker tutuklandı. 2745 hakim ve avukat hakkında dava başladı. Birkaç general tutuldu. Parlamento binasına ciddi maddi zarar verildi. Türkiye tarihinde ilk kez Büyük Millet Meclisi binası bombalandı. Daha tehlikelisi ise odur ki, toplumda bir psikolojik gerginlik meydana geldi. Kuşkusuz iktidar bunun giderilmesi yönünde kompleks işler yapmaya başladı. Kalkınmaya yönelik psikolojik durumda olan ve sürekli başarılar elde eden Türkiye toplumu için böyle bir atmosferin sağlanması çok önemlidir.
Bunlar açıkça göstermektedir ki, bütün İslam dünyasına ve onun önemli bir parçası olan Türkiye'ye karşı bazı çevreler düşmanca planlar yapmaktadırlar. Askeri darbeye girişim bu bakımdan hiç de tesadüf olay gibi görünmüyor. Amaç, genel olarak, Türk-Müslüman devletçiliğine ciddi darbe vurmaktan ibarettir. Türkiye'yi kaosa sürüklemek mümkün olsaydı, genel olarak İslam coğrafyasında ciddi sorunlar meydana gelirdi. Aynı zamanda Güney Kafkasya'da durum daha da karmaşıklaşır.

- DEVAM EDECEK -