NE şanslıyım ki, Ankara Devlet Konservatuvarı'ndaki öğrenciliğimin ardından, aynı kurumda on yıl öğretim görevlisi olarak çalıştığım süre boyunca, Türk sanatının yetiştirdiği büyük ustaların çoğu ile tanışma ve sohbet...
NE
şanslıyım ki, Ankara Devlet Konservatuvarı’ndaki öğrenciliğimin ardından, aynı kurumda on yıl öğretim görevlisi olarak çalıştığım süre boyunca, Türk sanatının yetiştirdiği büyük ustaların çoğu ile tanışma ve sohbet etme imkânı buldum…
Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kuruluş hikâyesini ise Allah rahmet, eylesin 2003 yılında vefat eden Türk sanatının yetiştirdiği en önemli oyunculardan, rahmetli Kerim Afşar’dan dinleme şansı buldum.
Hikâye soğuk karlı bir kış sonrası, Nisan ayında yüzünü bahara dönen Başkent’te Ankara Türk Ocağı binasında Muhsin Ertuğrul ve Darülbedayi oyuncuları, Shakespeare’in Hamlet adlı oyunu ile Ankara turnesine gelmesi ile başlıyor.
Temsil çok beğenilince ve turne üç gün uzatılıyor. Gazi Mustafa Kemal’de temsile katılıyor.
Turne bitiyor, İstanbul’a dönüş için hazırlıkları…
Muhsin Ertuğrul ve Milli Eğitim Bakanı birlikteyken haber geliyor ve Çankaya Köşküne davet ediliyorlar.
- Mustafa Kemal kendilerini kapıda karşılayıp ve buyur ediyor. Ardından:
-Beyefendi Zatıâliniz çok çalışmışsınız, tiyatro denen olay bu olsa gerek, bizden devlet olarak ne istiyorsunuz? Diye sorar…
Muhsin Ertuğrul tiyatro ile uğraşan bu işe gönül vermiş insanların, bugün bile değişmeyen çilesi olan ekonomik sıkıntılardan ve zorlu koşullardan bahseder ve ekler:
-Efendim, konservatuvar kurulmalıdır…
Gazi, o dönemin başbakanı İsmet İnönü’nün uyandırılarak acilen çağrılmasını emreder, İsmet İnönü gelir.
Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kurulması emri, o gece verilir…
Sohbet biter ve konuklar yolcu edilirken, Atatürk çevresindekilere, hemen herkesin bugüne kadar bir şekilde duyduğu, lakin ne zaman, nerede ve hangi olaydan sonra söylendiğini bilmediği şu sözü söyler:
-Efendiler, hepiniz mebus olabilirsiniz vekil olabilirsiniz, hatta reis- i Cumhur olabilirsiniz fakat sanatkâr olamazsınız. Hayatlarını sanata vakfeden bu çocukları sevelim.
Fakat malum ülke kurtuluş savaşından çıkmış, ekonomik bunalım günleri, konservatuvarın kurulması 1936 yılını buluyor.
1924 yılında, Atatürk'ün emriyle, orta dereceli okullara müzik öğretmeni yetiştirmek üzere, o zamanki adı Maarif Vekâleti olan, daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı adını alan kuruma bağlı olarak kurulan “Musiki Mu'allim Mektebi” bünyesinde Konservatuvar’ın tohumları atılıyor.
Musiki Muallim Mektebi, Eğitmen ve Öğrenciler.
Musiki Mu'allim Mektebi eğitime, Ankara'nın Cebeci semtinde yer alan ve Şakir Ağa adlı kişinin yaptırdığı, üç kerpiç evden oluşan bir otelde başlıyor.
1928 yılına gelindiğinde, bina yeterli gelmemeye başlıyor ve yıkılarak, projesi İsviçreli mimar Ernest Arnold Egli’ye ait olan ve şu an hala Cebeci’de bulunan bina inşa ediliyor.
1929’da tamamlanan yeni binada, derslikler, konser salonu ve fuayesi, yemekhane, yurt ve çalışma odaları bulunuyor. Bu binada 1985 yılına dek eğitime devam ediliyor.
1 Kasım 1936 tarihinde Devlet Konservatuvarı, resmi olarak eğitim-öğretim hayatına başlıyor.
İlk mezunlarını, 3 Temmuz 1941 tarihinde, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı ve diğer devlet adamlarının katılımıyla gerçekleşen törenle veriyor.
Musiki Muallim Mektebi Cebeci binası.
(Ekteki fotoğraflar ise Ankara Devlet Konservatuvarı arşivinden, tarafımdan 2004 yılında dijital ortama aktarılmıştır.)
Haftaya Konservatuvar, bölümleri ve giriş sınavlarının nasıl olduğundan bahsedeceğim, sevgiyle kalın.