Türk futbolunu hep birlikte kaosa sürüklüyoruz.Kulüp başkanları ve teknik adamlar, sorunlarının sorumlusu olarak ya hakemi, ya federasyonu ya da rakip takımları gösterme ilkelliği içine girerek, taraftarlarından gelebilecek tepkileri başka...

Türk futbolunu hep birlikte kaosa sürüklüyoruz.Kulüp başkanları ve teknik adamlar, sorunlarının sorumlusu olarak ya hakemi, ya federasyonu ya da rakip takımları gösterme ilkelliği içine girerek, taraftarlarından gelebilecek tepkileri başka taraflara yönlendirmenin uyanıklığı içine giriyorlar.
Medyadaki yorumcular da, bu ilkelliğin içinde yer alıp, futbol camiasını birbirine düşürerek reyting yapmaya çalışıyorlar.
En iyi hakem, en az hata yapan hakemdir. Yönetici transferde, teknik adam, takım tertibinde, futbolcular da oyun içinde bir sürü hata yaparken, neden sadece hakemler günah keçisi oluyorlar?
Dört büyüklerin birbirinden farkı yok.
Futbolda fanatizm körüklendikçe körükleniyor.
Her alanda olduğu gibi, futbolda da kural tanımamazlıkla birlikte, ayrıcalıklı olma çabası tavan yaptı.
Fenerbahçe, Aziz Yıldırım’ın geçmişteki sert çıkışlarıyla bütün takımların düşmanlığını kazandı. O sustu ya da bir biçimde susturuldu.
Şimdi de Ünal Aysal başkan, bülbül gibi şakımaya başladı.
Trabzonspor Başkanı Sadri Şener, saçma sapan çıkışlarıyla Trabzonspor gibi büyük bir kulübü, düşme potasına taşıdı.
Son olarak, Türk futboluna ciddi katkılarda bulunmuş bir spor adamı olan Fatih Terim’de, davranışları ve çok sert çıkışlarıyla futbolda terör estirmeye başladı. Fatih Terim çok uyanık.
Bu tür çıkışlarıyla etrafına korku salıyor ve herkesi korkutuyor.
Sürekli gündem belirliyor ve gündemi değiştiriyor.
Galatasaray 1-0 mağlup.
Bir de oyuncusu atılmış takım on kişi.
Seyirci homurdanmaya başlamış.
Terim, seyirciye sakin olun işareti yapıp duruyor.
Maç da kaybedilecek bir noktaya doğru gidiyor.
Mersin takımı sürekli bastırıyor peş peşe de golleri kaçırıyor.
Terim, ortaya koyduğu eylemle havayı gerip, ortamı değiştirdi.
Seyirciyi yanına çekti.
Suçu hakemlere yükledi.
İkinci yarı da takım agresifleşirken, Mersinli futbolcular korkudan doğru dürüst top oynayamadılar.
Hele hele iki seyircinin sahaya girmesi, Mersin’li futbolcuları iyice korkuttu ve takım, tümüyle oyundan düştü.
İşte, strateji ve taktik diye buna denir.
Hem işini görüyorsun, hem de kedi gibi bas bas bağırarak ortalığı ayağa kaldırıp, kendini haksızlığa uğramış gibi gösteriyorsun.
Son on,yirmi yılın en çok şampiyon olan takımı GS.
Fenerbahçe iki yıl peş peşe son maçlarında şampiyonlukları kaybetti.
Belli dümenleri çeviren FB olsaydı bu şampiyonluklar kaçar mıydı?
Türk futbolunun Galatasaraysız, Fenerbahçesiz, Beşiktaşsız bir anlamı olabilir mi?
Biz Galatasaray’ı takdir ediyoruz.
Galatasaray ilk Real Madrid maçında çok şanssızdı.
Bireysel hatalardan dolayı iki gol yedi.
Hakem Galatasaray’ın iki penaltısını vermedi. Böylesine önemli bir karşılaşmada Terim, en küçük bir tepki bile göstermezken, düşme potasındaki bir takım karşısında bu tür davranışları sergilemesi düşündürücü!
İkinci karşılaşma ise, Galatasaray’ın yıldızlaştığı, herkesin Galatasaray’ın elenmesiyle üzüldüğü ama oynadığı futbolla da iftihar ettiği bir karşılaşma oldu.
Bu maçta da, ilk golde defansın büyük hatası vardı.
Galatasaray büyük kulüp, takımı da Türkiye liginin lokomotiflerinden birisi.
Bütün kulüplerdeki yöneticilerin ve teknik adamlarının çok dikkatli olmaları, kulüplerinin büyüklüğüne yakışır bir biçimde davranmaları gerekir.
Bence Mersin İdmanyurdu karşılaşmasında ki olaylardan en çok sağduyulu Galatasaraylılar rahatsız.
Türk futbolunun düzlüğe çıkması için, holiganizimle mücadele edilirken başta yöneticiler olmak üzere, teknik adamlar ve medyada yer alan yorumcular holiganistçe bir davranış içerisine girmekten özellikle kaçınmalıdırlar.