ÜLKEMİZ ve bölgemiz başta ekonomik olmak üzere birçok sorunla boğuşuyor. Fakat yakınmaktan başka yaptığımız bir şey yok. Hep bir yerlerden bir kurtarıcı, sorun çözen bekliyoruz. Gelsin, yapsın, çözsün. Kenarda...
ÜLKEMİZ
ve bölgemiz başta ekonomik olmak üzere birçok sorunla boğuşuyor. Fakat yakınmaktan başka yaptığımız bir şey yok. Hep bir yerlerden bir kurtarıcı, sorun çözen bekliyoruz. Gelsin, yapsın, çözsün. Kenarda gezinip ortada gözükmek sorunlarımızı çözmüyor. Aksine yakınan tavırlarımız birilerinin işine geliyor.
Strateji diye bir olay var. Siyaset stratejiden çıkar. Stratejideki en temel şey, mevzilenmeyi doğru kurmaktır. Bugün Türkiye'deki mevzilenmenin birinci maddesi yolsuzlukla mücadele değil. Birinci madde, vatan ve huzurdur. İkinci madde, üretim ekonomisidir. Üçüncü madde, komşularla işbirliğidir. Dördüncü madde, laikliktir. Beşinci madde, Avrasya’ya yönelmedir.
Bakın Vatan Partisi şu siyaseti izliyor: Türkiye'nin birinci gündemi bugün vatanın bütünlüğünün sağlanmasıdır. Türkiye'nin birinci gündemi, Suriye'nin kuzeyidir, Irak'ın kuzeyidir. Güneydoğu bölgemizdir. Türkiye'nin bütününde huzurun sağlanmasıdır, terörün temizlenmesidir. Ekonominin talebi de bu, iş adamlarının talebi de bu, çiftçinin talebi de bu, turizmcinin talebi de bu. Birileri bu talebin dışında sıralamayı şaşırmış şekilde bölge ülkelerini ABD’nin düzelteceği seçenekleri bize dayatıyor.
Eğer sizin düşmanınız ABD ise ve emperyalizme, hegemonyacılığa karşıysanız gereğini yapacaksınız. Nasıl yapacaksınız? İran'la, Irak'la, Suriye'yle, Almanya'yla, Fransa'yla, Hindistan'la diğer Asya ve Afrika ülkeleriyle.
Silivri’de duvarın yıkılmasıyla Türkiye’nin zincirlerini kırmıştır. FETÖ, ABD'nin, Türk devleti içinde, ordu-polis-yargı içinde kurduğu örgütlenmedir ve günümüzde bu tasfiye edilmektedir.
Yıllarca hep beraber gladyo, gladyo dedik, işte o FETÖ’nün üzerine Türkiye yürüdü. Türk devletinin ordusunun, polisinin, yargısının içinden temizlenmeye başladı. Ordudan 30 bin, emniyetten 14 bin, hâkim ve savcılardan 4 bin, bütün kamu yönetiminden 105 bin kişi temizlendi. Birileri bunun bir oyun olduğu hikayesini yayarken temizlik son sürat devam etti.
Türkiye’nin 24 Temmuz 2015’te PKK’nın üzerine yürüyerek terör örgütünü hendeklere gömdü ve ABD’nin buna 15 Temmuz darbe girişimiyle cevap verdi. Tanklarıyla, helikopterleriyle, uçaklarıyla ABD, Türkiye’nin üzerine geldi. Kendi ordumuzun içinde oluşturduğu kuvvetlerle. O gece 12 saat içinde Türk ordusu Türk milletiyle birleşerek, ABD’nin o darbe girişimini ezdi. Ondan sonra Türkiye 24 Ağustos Fırat Kalkanı’yla Amerikan koridoruna girdi. El Bab’a kadar gitti.
Türkiye ikinci bir İstiklal Savaşı, Vatan Savaşı veriyor. Bunu önümüze koyalım. Kimileri ‘saray savaşı’ dedi. Bakın bu tarihi bölünmedir. Siz vatan savaşına, İstiklal Savaşı’na ‘saray savaşı’ derseniz, düşmanla beraber olursunuz. Bugünkü bütün tartışmalar budur. Bugün Türk aydınının kafasındaki en büyük kilit, en büyük soru şudur; Tayyip Erdoğan düşmanlığı. Böyle kilitlenmiş, dünyada başka bir şey görmüyor. Tayyip Erdoğan PKK’nın üzerine yürüyor, onlar PKK tarafına geçiyor, Tayyip Erdoğan FETÖ’nün üzerine yürüyor, onlar FETÖ’yle beraber Ankara’dan İstanbul’a yürüyor. Tayyip Erdoğan Rusya’ya elini uzatıyor onlar Rusya’ya ‘diktatör’ diyor. Tayyip Erdoğan İran’la işbirliği yapıyor onlar ‘İran’da mollalar var, gericiler var, karanlık var’ diyor. Bizim parti programımız Erdoğan düşmanlığı değil.”
Bu süreçler en temel olarak iki durumu önümüze koyuyor. Biri ülke ve bölge güvenliği diğeri ekonomi. Bizler stratejimizi buna göre belirlemek zorundayız. Bu savaş topyekûn bütün güçlerin birlikte mücadele etmesiyle çözülür. Yakınan, sadece eleştiren, kenarda gezinip ortada gözüken tavırlarla altından kalkılacak durumlar değildir. Hepimiz ortak düşmanlara karşı doğru program, doğru siyaset, doğru örgütlenmeyle hareket etmek zorundayız. Şimdi size soruyorum. Siz bu savaşın neresindesiniz? Yakınan ve dışarıdan gelen çözümleri bekleyen tarafta mı, yoksa birleşen üreten Türkiye’nin taşlarını döşeyen, mücadele eden tarafta mı?