DEĞERLİ okurlar. Çocukluğumda hatta gençliğimde. 'Bir ömür” denilince, çok uzun bir süreçten bahsedildiğini sanırdım. Yaşlanmayı bırakın, ölüm bile aklıma gelmezdi. Gel gör ki. Atmışları, yetmişleri sollayınca. Bir ömür...
DEĞERLİ
okurlar.
Çocukluğumda hatta gençliğimde.
“Bir ömür” denilince, çok uzun bir süreçten bahsedildiğini sanırdım.
Yaşlanmayı bırakın, ölüm bile aklıma gelmezdi.
Gel gör ki.
Atmışları, yetmişleri sollayınca.
Bir ömür denen şeyin ne kadar kısa olduğunu anladım.
Hani 7'den 77'ye denir ya.
Sanırım 7 çocuğun aklının ermeye başladığı, 77 de son durağa gelme olarak değerlendiriliyor olmalı.
Olaya buradan baktığımızda.
Son durağa geldik gibi bir şey.
Geriye dönüp şöyle bir bakıyorum.
Neredeyse dün gibi.
Çocukluk, gençlik, olgunluk dönemi derken yaşlılık döneminin de son evresinde sallanıp duruyoruz.
Geçen süreçteki olaylar ve gelişmeler hikaye gibi.
Bunları ben gerçekten yaşadım mı diyorum.
Anam, babam, akrabalarım, arkadaşlarım, dostlarım yaprak dökümü gibi sapır sapır döküldüler.
İşin çok daha kötü yanı ise.
Yaşlandıkça bir dostunuzu, arkadaşınızı peş peşe kaybetmenin üzüntüsünü duyarken, sıranın kendinize geldiğini anlıyorsunuz.
Ölümün yaklaşan kaygısını ve soğukluğunu ne kadar hissederseniz edin.
Ürkütmesi ve korkutması, salt sizin yaşam kalitenizle paralel bir seyir izliyor.
Sağlığınız yerindeyse.
Her şey güllük gülistanlık.
Ama ve lakin.
Yaşam kaliteniz dibe vurmaya başlamış, doktorlarla neredeyse iç içe olmaya başladınızsa, ölümü bile istediğiniz süreçleri yaşamaya başlıyorsunuz.
Bugünlerdeki durumumu sorarsanız, her şey güllük gülistanlık gibi!
Ama.
Yarın ne olacağı belli olmaz.
Böylesine duygusal bir konuya neden girdiğimi soracak olursanız.
Evvelki gün bir dostum daha aramızdan ayrıldı.
İnanın hayat ya da bir ömür denen şey bana şaka gibi geliyor!
Herkese kaliteli bir yaşam diliyorum.