TÜRKİYE'NİN yepyeni bir CHP'ye ya da gerçek bir Sosyal Demokrat partiye ihtiyacı var. Aynı şekilde, merkez sağda da demokrat, laikliği önemseyen, hukukun üstünlüğüne önem veren bir partiye de acilen ihtiyaç olduğunu herkesin kabul...

TÜRKİYE'NİN

yepyeni bir CHP’ye ya da gerçek bir Sosyal Demokrat partiye ihtiyacı var.
Aynı şekilde, merkez sağda da demokrat, laikliği önemseyen, hukukun üstünlüğüne önem veren bir partiye de acilen ihtiyaç olduğunu herkesin kabul etmesi gerekir.
20. yüzyılın sonlarıyla, 21. yüzyılın ilk on yılındaki koalisyonlar dönemlerinin kaos ortamında, merkez sağ ve merkez sol partiler çökünce, AK Parti ilk girdiği seçimde tek başına iktidara gelerek 14 yıldır Türkiye’yi yönetiyor.
AK Parti merkez sağ bir parti olmamasına karşın, bu boşluktan yararlanarak merkez sağın mirasına oturdu.
Merkez solun da istenilen çizgiyi yakalayamamış olmasından da yararlanarak, kimi solcuların da desteğini alarak tek başına iktidarını sürdürebilmekte.
Ama artık Türkiye’nin bu iktidarı uzun yıllar bu haliyle taşıyamayacağı anlaşılmış durumda.
Çok daha önemlisi, ya AK Parti kendini yenileyecek ya da CHP yepyeni bir yapılanma içine girecek.
Cumhurbaşkanımızın, 15 Temmuz sonrası her şeyin eskisi gibi olmayacağından söz etmesi, ileriye dönük bir umut ışığı vermesine karşın, CHP’nin bir an önce ya iktidarın çok ciddi ve güçlü alternatifi olması için büyük bir değişim içine girmesi ya da en azından iktidarın ciddiye alabileceği ve de toplumun her kesiminin güvenebileceği bir ana muhalefet çizgisine taşınması gerekiyor.
CHP kadroları tavandan tabana sözlerinde Atatürk’ü dilinden bırakmadığına göre, özde de Atatürk’ün temel yaklaşımına yönelmeleri gerekir.
Bakın ATATÜRK ne demiş ve bize neyi miras bırakmış:
"Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Zaman hızla dönüyor. Böyle bir dünyada asla değişmeyecek yargılar getirdiğini ileri sürmek, aklın ve bilimin gelişmesini yadsımak olur."
Bugün "Atatürk, Atatürk" diye bas bas bağırarak, bundan 90 yıl öncesinin büyük devlet adamı ve askerinin o tarihteki koşullarda yaptıklarını bugüne taşımayı bırakıp, bugünün somut gerçeklerinden yola çıkarak yarınlarımızı şekillendirecek çağdaş ve gerçekçi atılımları bizim gerçekleştirmemiz gerektiğini düşünüp buna göre çalışmamız ve düşünsel açılımlara yelken açmamız gerekmez mi?
Bugün CHP nin yani başlangıçta Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi denen 6 temel ilkede hala demokrasi yok.
Atatürk, o günün koşullarında, haklı olarak, demokrasiyi zamana yani ileriki kuşaklara bırakmıştı.
Biz bu vasiyeti bile henüz gerçekleştirebilmiş değiliz.
CHP’nin temel ilkesinde demokrasi yok ama MHP de “Bizim inancımızın temelinde demokrasi yok” diye siyaset arenasına çıkmıştı.
Bugün de bu konuda bir girişimde bulunulmuş değil.
CHP’nin 6 temel ilkesinden üçünün aynı anlama gelebilecek fakat farklı sözcüklerle ifade edildiğini düşünen ya da düşünse bile bu düşüncesini dile getiren bile yok.
Cum toplum. Cumhuriyet toplumculuk, Halkçılık ve Milliyetçilik.
Bu üç sözcüğün birbirinden farkı ne?
İnkilapçılık (Devrimcilik) ile Laiklik her zaman sahiplenilmesi gereken ilkelerken, Devletçilik ise bugünün gerçekleriyle bağdaşmamakta.
İlericilik ve devrimcilik iddiasındaki bugünkü CHP kadrolarının öncelikle bu kavramlar yani bu temel ilke denilen şeyler üzerine yoğunlaşmaları gerekmez mi?
Bugün için, CHP Türkiye ve Türk insanının geleceği anlamında hayati önem taşımakta.
Bu yönüyle CHP kadroları ve ülke genelindeki tüm, solcular, sosyal demokratlar ve ilerici ve devrimci tüm unsurlar, düne ve dünün değerlerine ve kahramanlarına öykünmeyi bırakıp, bugüne odaklanıp, yarının aydınlık Türkiye’sinin mimarları, mühendisleri, emekçileri, kalfaları, ustaları ve güçlü beyinleri olmak için gecelerini gündüzlerine katmaları gerekir. Bilim yolunda gitmek, bilgi, zeka ve kararlılık ister. Dogmalara giden yollar ise, kestirme patika yollarla doludur. Kılavuzlarının sayısı ise saymakla bitmez!