Balyoz davası sanıklarından emekli Albay Suat Aytın, son duruşmasında:
Balyoz davası sanıklarından emekli Albay Suat Aytın, son duruşmasında: "Sokak köpeklerinin haklarını savunmak için yürüyüş yaparken, Peygamber ocağı ordunun itibarının zedelenmesine göz yumulmuştur. İleride halkımız bunun bedelini ödeyecektir!" demiş.Emekli bir ordu mensubunu, Türk yargısı yargılarken, bu yargılamaya halkın müdahale etmesini istemek kadar saçma ne olabilir?Böyle bir saçma talepte bulunan bir insanın aklından zoru olması gerekir!Hele hele, “İleride halkımız bunun bedelini ödeyecektir” demesi ise, acilen bir piskiyatıra götürülmesi gerektiğini göstermekte.Geçmişte, Türk ordusu değil ama, Ordu içinde bir biçimde bir yerlere gelmiş kişiler, Türkiye’de üç defa darbe yapıp bu topluma büyük bedeller ödetmişlerdir.Sanırım Emekli Albay da, Türk halkına bu bedeli ödetenlerin bir parçası olmuş olmalı ki, böyle bir kehanette bulunma saçmalığını sergileyebiliyor!Bize göre Türk ordusu artık asli görevine yoğunlaşmış, işini hakkıyla yerine getirmeye odaklanmış durumda.Güçlü bir ordu salt görevine odaklanmış bir ordudur.Türk Ordusu’nu sevdiğini iddia edenlerin, bir an önce, ordunun içinden ellerini çekmeleri, ordu üzerinden siyaset yapmaktan, hamasi çıkışlarla ordu mensuplarını tahrik etmekten vazgeçme gerçekçiliğini ve dürüstlüğünü göstermeleri gerekir.İttihatçılığın tarihi, yüz yıl öncesine uzanmakta.Atatürkçülük iddiasında olanların, Atatürk’ün ittihatçıları tasfiye ettiğini bilmeleri gerekir.İttihatçılık, legal ya da illegal olarak, ordu mensupları, sivil unsurlar, aydınlar, bürokratlar, yazar ve çizerlerle birlikte oluşturulmuş büyük bir yapılanmadır.Bu yapılar egemen olabilmek için her şeyi mübah sayar.Eğer bugün darbe hazırlığı yapma iddiasıyla birçok meslekten kişi yargılanıyorsa, bu ittihatçı yapının bir parçası olmaları, bu hazırlık içinde farklı işlevler üstlenmelerinden kaynaklanmakta.Bir profesörün, bir yazarın darbe yapamayacağı savı saçmalıktır.Darbeyi asker yapar, koşulları ise diğer unsurlar hazırlar.Çok daha önemlisi, askerleri darbeye bu sivil aydınlar, yazar ve çizerlerle diğer bürokratlar sürükler!Defalarca bu köşeden, büyük Atatürk’ün şu öğüdünü gündeme taşıdım, bir kere daha aynı şeyi yapacağım:“Bir ordunun cevheri ne olursa olsun siyasete karışırsa birlikte hareket ve savaşma kabiliyetini esasından kaybeder, dolayısıyla vatanın müdafaa gücünü hiçe indirir. Siyasete karışmış bir ordunun karışmadan önceki disiplinli ve savaşma kabiliyetini yeniden kazanabilmesi için çok zaman gereklidir.”1960 darbesini Albaylar yaptı.Genel Kurmay Başkanlarını tutuklayıp yargıladılar.Darbe sonrası aralarında çelişkiler çıktı ve birbirlerini tasfiye ettiler.Başbakanı ve iki bakanı idam ettiler.Türk demokrasisine en büyük darbeyi vurmaları bir yana, Türkiye uzun yıllar bu darbe nedeniyle bir türlü beklenen gelişmeyi ve kalkınmayı gerçekleştiremediği gibi, darbe geleneği ve siyasete müdahale alışkanlığı son yıllara kadar devam etti.Bugünkü tutuklamalar ve yargılamalar, bu geleneğin son kalıntılarını da ortadan kaldırmaya, demokrasi üzerindeki Türk ordusunun değil, ordu içindeki önde gelen isimlerin sivil siyaset üzerindeki vesayetini kaldırmak için yapılmakta.İktidarı ele geçirme ya da iktidarın bir parçası olabilmek için ordu içindeki önemli aktörleri darbeye teşvik ederek halkın seçtiği iktidarları alaşağı etmenin hesabı içinde olan sivil unsurlar, aydınlar, yazarçizerler, bürokrasinin diğer alanlarında yer alan, yargıda, emniyette yer alanlar, bazı sivil toplum kuruluşları ve büyük iş adamları uzun yıllar boyunca Ordunun gücünü kullanarak bir sürü çirkinliğe, provokasyonlara ve cinayetlere imza atarak darbe zeminlerini nasıl hazırladıkları bunu yaparken de ne kadar acımasız oldukları artık açık seçik ortaya çıkmışken, hala bunları savunanların sanırım akıllarından zoru olmalı!