TÜRKİYE çok kritik bir süreçten geçiyor. Bu konuda ne denli duyarsız bir toplum olduğumuz ortada. Bir cemaat çıkıyor. Toplumun en önemli değerlerini bayrak edinip. Allah, din, kitap, bayrak, vatan, millet diyerek. Ülkenin her yerinde ve de dünyada...
TÜRKİYE
çok kritik bir süreçten geçiyor.
Bu konuda ne denli duyarsız bir toplum olduğumuz ortada.
Bir cemaat çıkıyor.
Toplumun en önemli değerlerini bayrak edinip.
Allah, din, kitap, bayrak, vatan, millet diyerek.
Ülkenin her yerinde ve de dünyada birçok ülkede okullar açıp kendi öğretisiyle gençlerin beynini şu ya da bu biçimde yıkayarak, sinsice, çok sayıda siyasi aktörü de kafaya alıp, her dediğini yaptırarak, bu gençleri devletin en önemli makamlarına yerleştirerek, neredeyse ülke yönetiminde belirleyici bir konuma geliyor.
Orduya, emniyet teşkilatına ve de en önemli kurumlara militanlarını yerleştirip, sonra da kendisine karşı olan kişileri bir bir yargılayarak, mahkum ederek, hukukun üstünlüğünü ortadan kaldırıp kendi hukukunu hayata geçiriyor.
Bu da yetmiyor.
Devletin ordusuna yerleştirdikleriyle, devletin silahları, uçakları ve tanklarıyla bu ülkenin en önemli kurumlarına ve de insanlarına saldırma hainliğini gösterebiliyor.
Yani.
Belli kurum ve kuruluşları belli yapılanmalar kolayca ele geçirip, bu ülkeye ve bu ülke insanına ihanet edebiliyor.
Böylesine büyük bir rezillik maalesef Türkiye’de gerçekleşti.
Biz bu konuda bile toplum olarak gerekli duyarlılığı gösteremedik.
Hepimiz uyutulduk ve de uyuduk!
Tıpkı Türk futbol takımlarında olduğu gibi, Türkiye’ye oradan buradan vatandaş transfer edilerek, Türkler azınlığa düşürülmeye çalışılarak, Türklük neredeyse tartışılır hale gelmesine rağmen hala Türk milliyetçiliğinden söz edenler, bilerek ya da bilmeyerek bu oyunun bir parçası hatta destekçisi haline gelmiş durumda.
Türkiye’de laiklik hakkın rahmetine kavuştu.
Türk adı neredeyse ötekileştirilmiş durumda.
Bir kişi ne derse o oluyor.
Bütün partilerde lider sultası tavan yaptı.
Keyfiliğin böylesi inanılır gibi değil.
Hitler ve Mussolini diktatörlüğüne neredeyse taş çıkartacak bir süreçten bahsediliyor!
Danıştay Savcısı tarafından hazırlanan mütalaada, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) başörtüsü serbestliğinin anayasada yer alan laiklik ilkesine aykırı olduğu belirtildiği için, başkan çıkıyor, Türkiye Cumhuriyeti savcısına “Ya sen kimsin” diyebiliyor.
Bir savcının mütalaasını beğenmeyebilir hatta eleştirebilirsiniz ama savcıya “Ya sen kimsin” demenin pek doğru bir yaklaşım olduğunu sanmıyorum.
Bağımsız Türk yargısı deyip duruyoruz ama hiçbir kurum ve kuruluşumuzun bu tür yaklaşımlar ve de uygulamalar hatta FETÖ hainlerinin ortaya koydukları rezillikler sonrasında, kurumlarımızın bağımsız olduğunu söylememiz mümkün gözükmüyor.
Tüm bu olup bitenler akıl almayacak boyutlara tırmanmaya başladığı halde, toplum olarak hala duyarsızlığımızın devam ettiğini gördükçe, inanın geleceğimizden kaygı duymamak mümkün değil!