ESKİDEN milli maç olduğu zaman yenilsek de, hatta fark yesek de zevkle TV başına geçer, heyecanla takip ederdik. Takımın bir duruşu, karakteristik özellikleri vardı. Maç günleri her şey ertelenir, Türkiye maça kilitlenirdi. Dünya arenasında...
ESKİDEN
milli maç olduğu zaman yenilsek de, hatta fark yesek de zevkle TV başına geçer, heyecanla takip ederdik. Takımın bir duruşu, karakteristik özellikleri vardı. Maç günleri her şey ertelenir, Türkiye maça kilitlenirdi. Dünya arenasında fazla bir başarımız olmasa da her maçı iple çeker, takımımızı desteklerdik. Umudumuzu bir maç sonrasına bağladığımız o günlerden bugünlere gelirken ne değişti dersek, üst akıllar o kadar farklı kararlara imza attılar ki, milli takım kulüp takım hüviyetine girdi. Özellikle son jenerasyonun İstanbul basını ve yorumcuları tarafından yıldız statüsünde değerlendirilince sadece futbolları değil her şeyleri değişti. Önce kulüplerin Avrupa başarısı için alınan yabancı sınırlaması kalktı. Türk futbolunun çöküş dönemi böylelikle başlamış oldu. Kulüpler de bunu fırsat bilerek Türk futbolcunun önünü kapatacak hamlelerle bu sonu hep birlikte hazırladılar. Öyle bir durum ortaya çıktı ki milli marşımızı söyleyecek Türk futbolcu sahada kalmadı. Bunun yanında Milli takımı yönetenler tüm Türkiye'yi tarayarak oyuncu alacağı yerde takımı form durumlarına bakmaksızın oyuncu alırsa, bu son da normaldir. Hatta son dönemde daha da vahimini yaşadık. Milli takım seçildikten sonra birkaç yorumcunun baskısı ile istenilen oyuncu bile alındı. İşte bu milli takımdan başarı bekliyoruz. Yensen ne olur, yenilsen ne olur!
Sahada maç oynanır, kaybeder veya kazanırız ama söz konusu milli dava ise, mücadele edersin. Milli takımda eksik olan sadece mücadele değil, başıboşluk ve kötü örnek olmaları da var. Bunlar değil mi bize milli davada prim kavgası yapanlar, bunlar değil mi odalarda kavga yapanlar, bunlar değil mi kulis yapanlar, bunlar değil mi basın mensubu dövenler. Son olarak yedek kulübesinde cep telefonu ile ayak ayak üstüne atarak bizi temsil edenler bunlar değil mi? Milli takımın bir ağırlığı ve sorumluluğu vardır. Yedek kulübesinde ellerde cep telefonu ile verilen görüntüler günün şartlarına uygun dense de Türk Milleti bunları kaldıramaz.
Ya TFF'ye ne demeli acaba! 4 tane final maçın var ve 8 senedir Türkiye’den uzak bir hoca ile anlaşıyorsun. Hoca daha maça çıkmadan tercihleri, söylemleri ile zaten sonu hazırlıyor. Bir hoca futbolcuyu milli takımdan kovuyor, diğeri ayağına gidip, davet ediyor. 3 yorumcunun sözü ile hazırladığı kadro ile oynuyor. Türk Milli takımı üçüncü dünya ülkeleri gibi milli takımı kurtarmak için yabancı hocadan medet bekleyecek kadar aciz olmamalıdır. 90 dakika boyunca kaleye bir şut atıyoruz ama onun yerine başkanından hocasına hepimiz hakemi sorguluyoruz. Böyle TFF Başkanı ve böyle hoca olursa, milli takım zaten baştan kokmuş demektir. 50 yıldır böyle disiplinsiz bir dönemi hiç görmedim.
Çok sevdiğim bir söz vardır: At sahibine göre kişner. Sonuçta insanların sevinç sebebi. Milli takımı sadece sahada değil her alanda rezil eden bir zihniyet halen iş başında. Bir sirk kurulmuş ve gösteri devam ediyor. Sporseverlere tavsiyem, basketbol milli maçını izleyin. En azından mücadele veriyorlar.
NOT: Bu yazımı tamamlarken Yunanistan-Belçika maçı başladı. Yunanistan Milli Takımı'nda iki oyuncumuz var ve ilk 11'de sahaya çıktılar. Umarım muhatapları bunu görür. Spikerin bu oyunculardan bahsederken "Alanyaspor" ismini geçirmesi, bu takımın bir emektarı olarak bana gurur verdi.