16 Nisan'da yapılan halk oylaması sonrası anayasadaki değişiklikler ve Başkanlık Sistemi'ne

16

Nisan'da yapılan halk oylaması sonrası anayasadaki değişiklikler ve Başkanlık Sistemi'ne "Evet" oyu çıkmasının ardından dünya basınında da sıkça gördüğümüz üzere, Türkiye'ye karşı bir cephe alınmaya başlandı.
Bunun nedeni, bugüne dek hemen hemen her baskılarına boyun eğen bir Türkiye vardı ve bu ülke duruşunu değiştirmeye ayağa kalkmaya başlamış durumda.
Tarihte Türk ırkının ayağa kalktığı zaman neler yapabildiğini görmüş olan dünya liderleri, pastadaki söz haklarına paydaş çıkmasından korkuyorlar.
Biliniyor ki, Türkiye kendileri gibi paralı askerlere değil, tam gönül hizmeti ile ülkesine hizmet eden bir halka sahip.
Haliyle herhangi bir can kaybının söz konusu olduğu ülkeler arası savaş ya da benzeri bir olayın meydana gelmesi durumunda paralı olan askerler ile gönül bağı ile savaşan askerlerin karşılaştırılması bile söz konusu değildir.
Her geçen gün güçlenen Türkiye, doğal zenginlikleri ve güzellikleri, siyasi konumu, halkın iradesi gibi etkenler ile dünyada hatırı sayılır bir yere sahiptir.
Son dönemlerde ise bu hatırı sayılır söz hakkının sonuna kadar idrakini yaşayan ve halkına yansıtan bir lider olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, dünya üzerinde zulüm gören pek çok ülkenin destekçisi olma çabası içinde yoluna devam etmekte.
Bunlardan en başta yer alan Suriye için her ne kadar eleştiri görsek de şahsım adına Cumhurbaşkanımızın bunu neden yaptığını sonuna kadar anlamaktayım.
Türk halkının yıllardır şehit vermesine ve canının yanmasına neden olan PKK terör örgütü Suriye sınırları içerisinde dış güçler tarafından beslenmekte ve yetiştirilmektedir.
Bunu zaten açık ve net olarak Suriye'de terör yanlısı kesimin sivil halkı katletmesine rağmen tek ses etmeyen Amerika, Rusya ve İngiltere gibi ülkelerin duruşundan çok net görmekteyiz.
Sınır komşumuz olan ve oradaki terör olaylarından yıllarca canı yanan bizim de onlara karşı durmamız haliyle normal bir durum.
Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanımızın aldığı bu karara kızanlar olsa da, biz sınır komşumuzda bir terör yuvalanmasına izin verirsek o terör lanetinden kıyamete kadar kurtulmamız mümkün olamaz.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye'de ana omurgasını PKK yanlısı YPG’nin oluşturduğu “Suriye Demokratik Güçleri"ne ağır silah vermeyi ön gören kararı imzalaması, anlatmaya çalıştığım durumun en açık ve acı yansımalarından birisidir.
Bununla beraber, ABD’deki Türk heyetinin bu karardan sadece bir gün önce bilgilendirilmesi apayrı bir olaydır.
NATO'ya üye olan bir ülkenin bu şekilde terör yanlısı bir kesime silah desteğini onaylaması asla kabul edilebilir bir davranış değildir.
Obama’nın ardından Trump’ın duruşu ABD halkında ilerleyen zamanlarda nasıl bir eyleme neden olur bilinmez ancak gerçek yüzler yavaş yavaş kabul edilmeye başlandı.
Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, hiçbir zaman ABD’nin bize dost olmadığını dağdaki çobandan uzaydaki astronota kadar herkesin bildiği bir gerçekti.
Sadece bu açık açık eyleme dökülmemişti.
Şimdi ise kartlar açık oynanmaya, etekteki taşlar yavaş yavaş dökülmeye başlandı.
Dost görünen ülkelerin maskeleri birer ikişer düşüyor.
İlerleyen günlerde Trump'tan çok daha şok edici kararlar çıkacağına inanan birisi olarak söylemem gerekiyor ki; Türkiye gerçekten güzel bir ilerleme kaydetmekte ve bu durum Trump gibi içten pazarlıklı adamları rahatsız etmekte.
"Ateşe elim değmesin", "Maşa kullanayım" mantığı ile hareket eden bu zihniyetlere rağmen ilerlemeyi bırakmayacağımızın bilincinde olmamız gerekli.
Bu gerçekleri görerek Sayın Cumhurbaşkanımızın bizi bir olmaya davet ettiği noktalarda ülke çıkarlarını göz ardı etmek gibi bir lüksümüz olmadığını unutmamalıyız.
Dünyada büyük bir söz hakkına sahip olacağımız günler çok uzakta değil.