Ayakkabı kutularından milyon milyon dolarcıklar çıkmış. Çıkmışsa çıkmış, varsın çıksın ayol. Bizim esas üzerinde duracağımız konu ise kutulara atılan ama içimizi cayır cayır yakan konulardır. Herhalde merak etmişsinizdir, o halde...
Ayakkabı kutularından milyon milyon dolarcıklar çıkmış. Çıkmışsa çıkmış, varsın çıksın ayol. Bizim esas üzerinde duracağımız konu ise kutulara atılan ama içimizi cayır cayır yakan konulardır. Herhalde merak etmişsinizdir, o halde söyleyeyim.
Devletimizin itibarının ayaklar altına alınması var. Zira bu devlet kurulalı beri komşuları ile bu kadar kavgalı olmamıştı. Başka devletlerin içişlerine karışmazdık.
Tarım ve hayvancılıkta dünya devler liginde oynarken geldiğimiz durum ise mahalli lig bile değildir. Elbette sayelerinde. Dış borç ve cari açık ise dünya rekorudur. Söylenenler yalan ve sanaldan ibarettir.
Efendim bu kutuda dünyanın en pahalı benzinini kullanmak var. Yaklaşık 160 civarında vergi, harç ve ceza kalemi var ki bu da bir dünya rekorudur. Yenileri ise yoldadır, hazırlıklı olunuz. Uluslararası ciddi kuruluşlara göre ise Türkiye yolsuzluk ve rüşvette dünyanın en önde gelen ülkelerindendir. 2004 yılından bu yana 5’i Akdeniz’de, 11’i Ege Denizi’nde Lozan’a rağmen 16 Türk adasının Yunanistan’a kaptırılması var. Kutuda muhalif olan işadamı, medya, köşe yazarı vesairenin susturulması var. Yargıya müdahale var. Süper başarısızlıkları büyük başarı olarak yansıtmak var.
Kutuda neler yok ki. Türk Milliyetçiliğinin ayaklar altına alınıp, andımız ve TC’nin kaldırılması var. Gelecekte ise başta İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe ile resmi dil Türkçe’nin, Başkent Ankara’nın Anayasadan çıkarılıp yasaklanması var. “Vatandaşlar arasında ayrım yaptığı” gerekçesi ile, zira sömürgeci katiller ile bölücüler öyle istediği için. Başta Atatürk olmak üzere milli kahramanlarımıza ve Cumhuriyete hasımlık var.
Kutularda “Şartlar olgunlaşınca” Türk Askeri’nin Kıbrıs’tan çekilip, Ermeni yalan ve iftiralarının tanınması var. Mağdur edebiyatı yapılarak masum insanlara komplo kurulup mağdur etmek var. Teröristi gizli tanık yaparak komplo kurup kahramanları mahkum etmek var. Daha bitmedi. Ömrünü terörle mücadele etmeye harcamış kahramanları “Terörist”, gerçek teröristleri ise “Barış havarisi” yapmak var. Habur rezaleti, Oslo ve İmralı maskaralığı var, dahası “Açılım” safsatası var. “Kürdistan” var, bölünecek Türkiye var. (Tabi bölmeye yürekleri yeterse.)
Efendim kutuda yok yok. Sınavlarda şaibe var. Her nedense noter huzurunda ve canlı olarak yayınlanan şans oyunu çekilişleri artık canlı verilmez oldu. Büyük ikramiyelerde nedense bilemiyorum, hep aynı merkezlere çıkıveriyor. Yani fakir fukaranın umut ve hayalleri olan şans oyunları bile şaibeli. Basın defalarca bu konuyu yazdı çizdi ama adamlar çok pişkin.
Efendim dedik ya kutumuzda yok yok, var oğlu varlar var. Örtbas edilen Deniz Feneri yolsuzluğu var. İnançlı kardeşlerimizin inançlarının nasıl istismar edildiği var. Tıpkı türban istismarı gibi. Ha az kalsın unutuyordum, efendim kutularda 90-60-90’lık ince işlerin de olduğu söyleniyor. Dahası bol nimetli ve ikballi işler vaat eden yandaş ve oğullara “Mutlu yarınlar” var. Yani kutularda ne ararsanız mevcut. Meraklıları bozdurdukça bozdursun ve harcasın.
SONUÇ
Bu rezaleti ortaya çıkaran polislere “Aferin çocuklar, ne iyi iş başarmışsınız” denmeli, teşekkür ederek en az 20 maaş ödül verilmeliydi. Ama son derece komik gerekçelerle işten el çektirilerek, görev değişikliği yapıldı. Böylesi durumlar ancak Pakistan, Bangladeş veya Hüsnü Mübarek’in Mısır’ında olabilirdi. Ancak sizin olumsuzluklarınızı yıllardır millete layıkıyla anlatamayan muhalefet yerine birkaç ayakkabı kutusu yeterli geldi. Sizi kimse kurtaramaz. Çünkü çok can yaktınız. Bunu türbanla dahi örtemezsiniz. Zira başkaları da yolda gelecekmiş gibi. Gittiğiniz yerde ayakkabı kutuları ile karşılayacaklar. Bu durum sadece Türkiye’de değil, dünyada dahi mizah konusu olacaktır. Zira, mızrak çuvala sığmıyor beyler.