DÜN çarşı merkezinde rutin haber avındayken, Alanya'da 4 yıldızlı bir otelin sahibi, yılların turizmcisi, soyadının sonunda
DÜN
çarşı merkezinde rutin haber avındayken, Alanya'da 4 yıldızlı bir otelin sahibi, yılların turizmcisi, soyadının sonunda "oğlu" olan bir abimiz aradı, "vaktin varsa gel beş dakka sohbet etmemiz lazım" dedi.
Gittim yanına, çay kahve derken iki lafın belini kırdık, ALTSO seçimleri, Hüseyin Güney'in durumu, Adem Başkan'ın ALTSO'daki tutumu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Alanya'ya bakış açısı falan derken, sadede geldik.
Dedi ki...
"Polis geçenlerde Alanya'daki tefecileri gözaltına aldı, basından takip ettiğimiz kadarıyla bazıları serbest kaldı, bazıları tutuklandı. Ama duyduğumuz kadarıyla bunlar post ofis tefecisiymiş. Yani borcu olan vatandaşın kredi kartını alıp borcu borçla kapatan ufak simsarlarmış. Asıl büyük tefecilere ne zaman sıra gelecek, bir duyumun var mı?"
Benim politika muhabiri olduğumu, bu tür konulara bakmadığımı, bakıyor olsam bile kime ne zaman sıra geleceğinin bilgisini ne adliyenin ne emniyetin ne bana ne de bir başka basın mensubuna vermeyeceğini söyledim.
Gözlerini uzaklara dikti, verdiğim yanıtları dinlemiyor gibiydi, dilinin ucunda bir şey vardı ama ağzındaki baklayı çıkarmıyor, daha doğrusu çıkaramıyor gibiydi.
Baktım ki biraz dertli, biraz da dilinin ucundakileri söylemekten çekiniyor.
"Az sonra müsaade isteyip kalkacağım. Diyeceğin başka bir şey varsa şimdi söyle, vakit kaybetmeyelim" dedim, "Evet, var" dedi.
Sonra başladı anlatmaya...
"Şu korsan bahisçilerle ilgili ne zaman bir haber yapacaksın, bir köşe yazısı yazacaksın" dedi.
Konuya tamamen yabancı olduğumu, 44 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bırakın bahis oyunlarını, altılı ganyanı, lotoyu totoyu, kız tavlasını bile bilmeyen, hiçbir zarlı veya kollu oyunu sevmeyen bir vatandaş olarak bahis oyunlarıyla alakalı hiçbir bilgiye sahip olmadığımı söyledim.
Derin bir iç çekti, belli ki çok dertliydi.
"Açık konuş, beynindekileri dök ortaya" dedim.
Sonra şunları söyledi...
"Korsan bahisçiler Alanya'daki maddi durumu iyinin de üzerinde olan ailelerin çocuklarına musallat olmuşlar. 5 bin lira, 10 bin lira artık paradan sayılmıyormuş. Benim oğlana 3 bin, 5 bin derken 150 bin liralık korsan bahis oynatmışlar. Çocukta para yok ama babasının kim olduğu belli. 'Nasıl olsa babasından tahsil ederiz' diye senet imzalatmışlar. Benim oğlan da ben duyarım da kızarım diye kazanabilirim umuduyla oynamaya devam etmiş. Borç ve imzalatılan tutar 250 bin lirayı geçmiş. Sadece benim oğlanda değil, çevremde ne kadar tanıdığım varsa pek çoğunun oğluna veya damadına da aynı tuzağı kurmuşlar."
Buna benzer şeyleri zaman zaman 3. şahıslardan "olmuş, yapmış" şeklinde duyardım ama ilk kez bir mağdurun babasından, daha doğrusu paranın asıl sahibi olması nedeniyle gerçek mağdur olan birinden hiç dinlememiştim.
Alanya'da korsan bahis oynatan, hatta çete gibi çalışıp zengin ailelerin çocuklarını borçlandırıp ailelerinden habersiz senet imzalatan kişi sayısı hızla artıyormuş.
"Peki, hiç polise başvurmayı düşündün mü?" dedim.
Alanya'da en üst makamlardan birine konuyu sözlü olarak ilettiğini, gerekenin yapılacağı yönünde söz aldığını söyledi.
Diyeceğim şu ki...
Oteliniz, kirada dükkanlarınız, bağınız bahçeniz varsa ve herhangi bir işi veya mesleği olmayan, sizin elinize bakan 30'lu yaşlarda evlatlarınız varsa, müsait bir zamanda ağzını yoklayın.
Acaba bu bahis kumpası sonucu sizden habersiz imzaladığı senet veya senetler var mı?