Küçük oğlum Özgür Mustafa şu cümle ile beni teselli etmeye çabalamıştı: - Boşver baba ya, biz onlara 'Klavye Komandosu” diyoruz. İnternet üzerinden eleştiri yüklü haber ve yorumlar vardı. Beni üzen cümleler de. Eşimle paylaşırken...

Küçük oğlum Özgür Mustafa şu cümle ile beni teselli etmeye çabalamıştı:
- Boşver baba ya, biz onlara “Klavye Komandosu” diyoruz.
İnternet üzerinden eleştiri yüklü haber ve yorumlar vardı. Beni üzen cümleler de. Eşimle paylaşırken oğlumdan teselli gelmişti:
- Klavye komandoları…
Sordum, “Ne anlama geliyor bu deyim oğlum” dedim.
Yanıtladı:
- Baba, bazı tipler var. Yaşamları bilgisayar, yemek masası ve tuvalet arasında geçiyor. Çevreleri de sanal, kendileri de. Süreç içinde herkese saldırarak prim yapmaya çalışan asosyal tipler olup çıkıyorlar. Biz onlara klavye komandosu diyoruz. Çünkü internet üzerinden dövüşmeyi seviyorlar. “Eyleme gel” desen gelmezler. Üretimde yoklar. Fikir sahibi olmaları için okumaları gerekli, okumazlar. Klavyeyi sağa sola saldırmak ve yalnızca eleştirmek için kullanırlar.
Uzun uzun anlatacak, “Anlaşıldı oğlum” dedim. Sözcük hazineme zamane çocuğundan bir deyimi yükledim:
Klavye komandoları…
+++
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu günlerdir anlatıyor. Hukukun ülkemizde güvenirliliğini tesis etmek, özel yetkili mahkemelerce tutuklanan, sahte delil, belgelerle, gizli tanıklarla mahkum edilen yüzlerce insanı çürümeye terk eden sistemin ele alınmasını ve mutlaka değiştirilmesi gerektiğini vurguluyor.
“Milli orduya kumpas kuruldu” diyen Başbakan Danışmanı’nın, yargıçlar içinde çeteye mensup kişiler olabileceğini söyleyen Başbakan’ın tartışmaya açtığı yolu aydınlatmaya, hukukun herkes için güvenilir bir kurum olması için görevi gereği, duyarlı bir başkan olarak adım atmaya ve attırmaya çabalıyor.
Ama onu anlayacak kafa… Onu anlayacak beyin gerekiyor!..
Önce klavye komandoları çıkıyor ortaya:
- Yok Başbakanla niye görüştün?
- Vay Cumhurbaşkanı’nın huzuruna niye çıktın?
- Başbakan’a nasıl güvenebilirsin?
- Yeniden yargılamayı onursuzluk kabul ederiz…
Demokrasi güzel şey. Elbette herkes fikrini söylemeli. Ama yaşamında hukuk kitabının kapağını görmemiş kişilerin hukuk üzerine fikir belirtmesi ve bir hukuk profesörüne laf yetiştirmeye çalışması bir “salaklık” değil de nedir?
“Ben siyasilerle koalisyon kurmuyorum, anlaşma imzalamıyorum. Çözüm arıyorum” diyen Başkan Feyzioğlu’na “Herkese hakaret etmekten sorumlu” Genel Başkan Yardımcısı’nın sözleri akıl ve izanla ne kadar bağdaşıyor. Diyor ki:
- Sayın Barolar Birliği Başkanı ekranlara çıkıp şov yapmaya devam ediyor. 'Ben hiç bir siyasetçiye güvenmem' diyor. Feyzioğlu’nun siyaset kurumuna sıcak bakmamasında, merhum babası Turan Feyzioğlu'nun siyaseten hüsrana uğramasının katkısı olabilir.
Bir insan kalitesini konuşmasıyla ortaya koyar. Muhatabın Barolar Birliği Başkanı ise onu büyüten, bu ülkeye kıymetli bir hukuk, bilim ve siyaset adamı olarak yetiştiren ailesine niçin dil uzatıyorsun?
Bu dünyadan ayrılmış insanların arkasından kötü konuşmak da bu iktidar döneminde bir gelenek oldu.
Toprak altındaki insanları artık rahat bırakın. Yaşayanlarla uğraştığınız yetiyor da artıyor.
İnsan evladı olan…
Cezaevinde yatan ve kendisini savunamayacak durumda olanlar hakkında ileri geri söylenmez.
Hasta olan insanların çaresizlikleri ile alay etmez.
Ölenlerin ardından kötü konuşmaz…
Oğlum Özgür Mustafa’ya “Klavye Komandosu” yardımı için teşekkür ettim ve bu tip siyasiler için ne dediğini sordum. Dinledi ve yanıtladı:
- Boşver baba ya, yanıt vermeye değmez!