ALANYA'DAN bir sosyal medya arkadaşım, kendi hesabında ilginç bir cümle paylaşmış.   Demiş ki...

ALANYA'DAN

bir sosyal medya arkadaşım, kendi hesabında ilginç bir cümle paylaşmış.

Demiş ki...

"Gelişmiş Türkiye diye bir şey yok. Malına mal katıp şaşalı binalar yaparak vatandaşa maliyetinin dört beş kat fazla fiyatına satmaya çalışanlar, ve bunları aval aval seyreden, 1.400 TL'ye yaşamaya çalışan, gırtlağına kadar borca batmış şakşakçılar var. Ben hiç gelişen fakir görmedim."

Katılırsınız veya katılmazsınız.
Neticede bu da bir vatandaş görüşüdür.

Arkadaşımın paylaşımını okuyup derin siyasal düşüncelere daldığım bir sırada, geçen yıl Antalya'da yaşanan ilginç bir haber düştü aklıma.

Ajans haberine göre, Muratpaşa ilçesinde klima servisi işleten bir vatandaş, kaza yapan aracını tamir için Akdeniz Sanayi Sitesi'ne götürmüştü.

Oto tamircisinin 5 bin TL masraf çıkarması üzerine araç sahibi vatandaş, aracını tamir için anlaştığı işyerinin önüne bırakıp gitmişti.

Tamircinin önünde bekletilen araç, site kooperatifine ait çekiciyle bir süre sonra sanayide genelde hurda araçların konulduğu bir otoparka götürülmüştü.

Burada hırsızların hedefi olan aracın bir ayda neredeyse bütün parçaları çalınmıştı.

Araç sahibi vatandaş, 2005 yılında 20 bin TL'ye aldığı aracını, kazanın ardından tamirciye götürdüğünü, tamirhanenin önünden otoparka çekilen aracını yaklaşık bir ay önce kontrol ettiğinde sorun görmediğini, bir sonraki gidişinde ise aracın parçalarının yerinde olmadığını gördüğünü belirtmişti.

Tam da "Kırık Camlar Teorisi"ni doğrular nitelikte iki farklı olay.

Hem sosyal medya arkadaşımın sözünü ettiği "Gelişmiş Türkiye yok, malına mal katanlar ve aç karnına bunları seyredenler" ifadesiyle, tamir için götürdüğü aracının her gün bir iki parçası çalınan Antalyalı vatandaşın başına gelenleri kast ediyorum.

Peki, nedir bu "Kırık Camlar Teorisi."

Karın doyurur mu, işimize yarar mı?

Mesela Alanya'ya uyarlasak, iş görür mü?

Bence görür, ama uygulanırsa.

Kimi çevrelerce "Kırık Pencereler Teorisi" olarak da adlandırılan Kırık Camlar Teorisi, ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969 yılında yapmış olduğu bir deneyden esinlenerek elde edilmiş olan kentsel bozukluk üzerine anti sosyal davranışlar ve diğer suçlardaki Vandalizm (yağmacı) davranışları/belirtileri işaret eden kriminolojik bir teoriymiş.

Teori, düzen halindeki kamuya açık kentsel ortamlarda düzenin sürdürülmesi, daha ciddi suçların ve Vandalizm'in oluşmasını önlemek amacıyla izlenmesi anlamına geliyormuş.

Amaç, düzende bozulan küçük şeylerin tekrar düzenli olacak şekilde değiştirilerek, düzenin sağlanmaya devam edilmesiymiş.

"Misal, birkaç kırık penceresi olan bir bina düşünün. Camlar tamir edilmemişse Vandallar, yani yağmacılar, birkaç cam daha kırmaya meyillidir. Sonunda bina boş ise tüm camları kırılabilir, gecekonduysa belki de yangın dahi çıkarabilirler" diyor, teori sahibi Zimbardo.

Ve şöyle devam ediyor...

"Ya da bir kaldırım düşünün. Burada bazı çöpler birikir. Yakın zamanda bu çöpler daha fazla birikir. Sonunda buradaki restoranlar, hatta paket servisi yapan insanlar bile çöpleri araba ile poşetler halinde getirerek buraya atarlar."

Stanford'lu psikolog Philip Zimbardo, plakası bulunmayan iki otomobili zencilerin yaşadığı varoş bir mahalle olan Bronx'a ve daha elit bir semt olan Kaliforniya'daki Palo Alto'da bulunan iki farklı mahalleye bırakmış.

Varoş semt Bronx'taki araba, "terk edildikten" birkaç dakika sonra "yağmacılar" tarafından saldırıya uğramış.

Bir baba, anne ve genç yaştaki oğlundan oluşan aile tarafından öncelikle aracın radyatör ve aküsü çalınmış.

Daha sonra aracın pencereleri parçalanmış, döşemeleri yırtılmış.

Oysa daha elit bir semt olan Palo Alto'ya bırakılan araca hiç kimse dokunmamış.

Deneyin sahibi Zimbardo, aracın yanına bir balyoz ile giderek kasıtlı bir şekilde araca balyoz ile vurup çökertmiş.

Kısa bir süre sonra bu parçalama işlemine diğer "elit" insanlar da katılmış.

Bilmeyenler için ben hem teorinin adını kulaklarınıza üfledim, hem de içeriğini anlattım.

Bundan sonrası, Alanya'yı siyasi, bürokrasi, turizm, ticaret ve sosyal yaşam bağlamında yönetenlere düşüyor.

Misal, Alanya'da hangi kesimler ve sektörler bilerek veya bilmeyerek ihmal ediliyor, hele şu önümüzdeki büyük krizde hangi ihmal edilen kırık camlı sektörlerin erbapları patlama noktasına gelecek, kimler krizi göğüsleyip kimler isyan edecek.

Bunları düşünüp gereğini yapmak, önlem almak, kırılan camları acilen yenileriyle değiştirmek, bu şehri yönetenlerin görevi olmalı, çünkü adı üstünde onlar "yönetici/idareci" diye düşünüyorum.

Alanya turizmi krizde, tarım can çekişiyor, ticaret çoktan mevta oldu, ama biz ne yapıyoruz?

İsim zikretmeyeyim, üzerine alınan alınsın, bu şehri yönetenler, bırakın kırılmayı, camları ve duvarları paramparça olmuş bu şehri kurtarmak için ne yapıyor, daha doğrusu ne yapamıyor, bunun takdirini Alanya halkına bırakıyorum.