Emniyet Genel Müdürlüğünün verilerine göre, 1 Ocak-30 Ekim arasında 10 aylık süre içinde 102 kadınımız şiddete maruz kalarak öldürülmüştür. Görsel ve yazılı basından da her gün görüyor ve üzülüyoruz. Eşi tarafından ev içinde...

Emniyet Genel Müdürlüğünün verilerine göre, 1 Ocak-30 Ekim arasında 10 aylık süre içinde 102 kadınımız şiddete maruz kalarak öldürülmüştür.
Görsel ve yazılı basından da her gün görüyor ve üzülüyoruz.
Eşi tarafından ev içinde veya sokak ortasında, masum kadınların barbarca öldürülüşü ne daha fazla kayıtsız kalmamız düşünülmemelidir. Türkiye'de olduğu gibi diğer ülkelerde de aynı olaylar cereyan etmektedir ki, nihayet, 25 Kasım tarihini "Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Uluslararası Günü" olarak tanımlanmış ve ülkelerde türlü etkinlikler düzenlenmiştir. Ayrıca, Türkiye, "Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi sözleşmesini" ilk imzalayan devlet olarak kadına verdiği önemi göstermiş oluyor. 11 Mayıs 2011'de imzalanan sözleşme, “kadına yönelik şiddet”, “aile içi şiddet”, “kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet” kavramlarını tanımlıyor. Sözleşmeyi imzalayan ülkeler, düzenli aralıklarla her türlü şiddet eylemi hakkında istatistiki veri toplayacak, şiddet biçiminin yaygınlığını ve eğilimlerini değerlendirmek üzere anketler yapacak ve şiddeti önlemek için gerekli yasal önlemleri alacak. Bu konu da, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Bakan Fatma Şahin önderliğinde gerekli yasal düzenleme için çalışmalar başlatılmış, sanırım en kısa zamanda TBMM'de kabul edilerek yasallaşacaktır. Tesadüf mü, bilinçli mi 25 Kasım Cuma günü, camilerimiz de kıraat edilen hutbede de kadın ve kadına yapılan şiddet ile ilgili hutbe okundu. Kur’an-ı Kerim'de ve Peygamberimizin dilinde, “Kadınıyla, erkeği ile Müslümanlar birbirlerini koruyan, birbirlerine destek olan, sevgi ve saygıyla hayatı paylaşan kardeşler ve dostlar” olarak ifade edilerek şu husus bilhassa öne çıkarılmaktadır; "Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, ihanet etmez, yalan söylemez ve onu sıkıntıda bırakmaz. Müslümanın kanı (canı), namusu ve malı dokunulmazdır, saygındır.” Müslüman, Müslümanın elinden, dilinden güvende olduğu kimsedir”. Resul-i Ekrem Efendimizin bu konudaki sözleri de çok önemlidir; "Sizin en hayırlınız, hanımlarına karşı en iyi davrananızdır. Sizden eşine karşı el kaldıranlarınız, hayırlı kimseler, iyi insanlar değildir. Kadınlarınızın hakları konusunda Allah’a hesap vereceğinizi unutmayın. Çünkü onlar Allah’ın size emanetidir”. Kasten bir insanı öldüren, ebediyen cehennemde yanacaktır ve bir insanı öldüren tüm insanları öldürmüş gibi cezalanacaktır. “ Kadınını alçaltan milletlerin yükseldiğine tarih şahit olmamıştır."
Kadını hor görmek, onu aşağılamak cahiliye devrinin korkunç ve acımasız uygulamasıdır. 21. asırda hala o dönemi hatırlatan uygulama yapmak, akıllı, dürüst ve mert insanların işi değildir. Namert, korkak ve kanında canilik çekirdeği bulunan vahşi ve kaba insanların yapacağı bir keyfiyettir. Peygamberimiz, VEDA Hutbesi'nde, “Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları kaldırılmıştır” diyor ve devamla “Bunu yapanlar cahiliyet devrinin insanı gibidir” ifadesini kullanıyor.
Ey kadınlarını öldüren haysiyetsiz, namert ve korkak kişiler, siz Peygamberin yasakladığı bir eylemi yapmakla hem onun lanetini, hem de bizi Yaradan’ın gazabını celp ettiğiniz hiç aklınıza gelmiyor mu? Yazık, çok yazık, Allah sizi ıslah etsin, amin…