Osmanlı İmparatorluğu döneminde, fetih fetişizmi ile dünyayı ele geçirme sevdası yüzünden, Anadolu insanı o savaştan o savaşa sürüldüğünden bir meslek sahibi olamadı. Fethedilen toprakların ve de fetihlerin, (İstanbul'un fethi hariç)...
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, fetih fetişizmi ile dünyayı ele geçirme sevdası yüzünden, Anadolu insanı o savaştan o savaşa sürüldüğünden bir meslek sahibi olamadı.
Fethedilen toprakların ve de fetihlerin, (İstanbul’un fethi hariç) bize bir şey kazandırmadığı gibi, uzun yıllarca devam edip gelen bir sürü düşman edindiğimiz gerçeğiyle de bugün karşı karşıyayız.
Bazı insanlarımız, kendi örf adet ve geleneklerinin güzel yanlarını bir kenara itip, Bizans entrikalarıyla, şark kurnazlığının çirkinliğiyle iç içe geçme yanlışı içine girip, hampa ve yağmaya, onu bunu dolandırmaya, türlü sahtekarlıkların içine girmeye, soygun ve vurgun peşinde koşmaya başladı.
Dünyalı ve de erdemli bir insan olmaya odaklanma yerine, kendi küçük dünyasına hapsolup, bir sürü alt kimliklere odaklanarak, diğer kesimleri öteleyerek, kendine düşman eden bir anlayışa sürüklenerek, sürekli çatışan ve savaşan huzursuz bir toplum haline gelindi.
Parti fanatizmi, ideolojik koşullanma, inanç anlamında yobazlık inanılmayacak bir biçimde yükselişe geçip tavan yapmış durumda.
Vatan ve millet kavramları giderek büyüsünü kaybetmeye başladı.
Vatandaşlık bilinci tam anlamıyla henüz yerleşmediği için, hainler ormanları yakabilmekte, doğayı katledebilmekteler.
Millet anlayışı ise, ırksal temele oturtulduğu için, her etnik yapı diğer etnik yapıyı düşman olarak görme aymazlığı içine girdi.
Yerelde ve genelde saldırgan bir toplum haline geldik, en küçük olayda insanlar bir birini öldürebiliyor .
Herkes bir birine bir biçimde kazık atmanın peşinde. İnternet ve de telefon kanallarıyla dolandırıcılık almış başını gidiyor. Bazı özel kurum ve kuruluşlar müşterilerini şu ya da bu biçimde çarpmakla meşgul. Mesleki ahlak diye bir şey kalmadı. Günümüzün teknolojisine uygun yasal düzenlemeler henüz tamamlanabilmiş değil.
İşte böylesine rezilliklerle dolu bir toplumsal yapıda, terör de giderek tırmanırken, siyasetçiler de ülkenin ve ülke insanının huzuru için çaba sarf edeceğine, birbirleriyle en acımasız bir biçimde koltuk kavgasına tutuştuğundan, toplumda huzur muzur kalmadı.