75 yıllık şu kısa ömrümde, bir sürü keşkelerim olmuştur. Ama bu keşkelerim içinde çok ciddi yanlışlara imza atmadığım kanısındayım. 1955 yılındaki 6-7 eylül olaylarında 14 yaşımdaydım. Bu rezilliği unutmam mümkün değil. Ama...

75

yıllık şu kısa ömrümde, bir sürü keşkelerim olmuştur.

Ama bu keşkelerim içinde çok ciddi yanlışlara imza atmadığım kanısındayım.

1955 yılındaki 6-7 eylül olaylarında 14 yaşımdaydım.

Bu rezilliği unutmam mümkün değil.

Ama o yaşlarda bunu anlayabilmem mümkün değildi.

27 Mayıs 1960 darbesinde, yanlış güzergahlarda yer almanın hala üzüntüsü içindeyim.

1970 ve 12 Eylül 1980 müdahalelerini ve çirkinliklerini bire bir ve oldukça aktif olarak yaşadım.

Çok daha önemlisi, o yılardaki ideolojik ezberlerimden ve parti fanatizminden kurtulmam o kadar kolay olmadı.

1980 öncesinde, ülke genelindeki Sol – Sağ kutuplaşmasında, belli bölgelerde ciddi çatışmalar yaşanırken, ben Kastamonu’da kutuplaşmanın çatışmaya dönüşmemesi için özel çaba sarf edenlerden birisi olmanın mutluluğunu ve huzurunu yaşayanlardanım.

Aradan 35 yılı aşkın bir süre geçmesine karşın, Türkün Türk’e ideolojik farklılıklara dayalı olarak, düşman edilerek çatıştırıldığı bu rezil yıllarda, birilerinin bir biçimde maşası olup, aktif olarak çatışan hatta mahkum olan, kimi eski Ülkücü ve Devrimcilerin bugün hala o günleri unutamadıkları güzel anılar gibi sürekli gündeme taşımaları ve bununla övünmeleri inanılır gibi değil.

Kimilerinin de, o yılların ne denli yanlış olduğundan söz ederek, günümüz gençliğini uyarmaları da o kadar anlamlı ve güzel.

Kendi ülkesinde hiç tanımadığı, aynı etnik ve dinsel, mezhepsel kökenden gelme insanları, salt farklı dünya görüşüne sahip oldukları için, öldürmüş ya da öldürmeyi düşünerek çatışmış insanların bugün bile bununla övünmeleri akıl alacak şey mi?

Dünlerde bazen Türk sağcılarıyla solcuları, bazen de Türk Sünnileriyle Alevileri çatıştırıldı.

Bugün de kimi çevreler PKK terör örgütünü kullanarak, Kürt Milliyetçiliği yalanıyla, Kürtler tutsak alınıp, ülke genelinde Türk - Kürt çatışmasını gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

1980 öncesinde, cadde ve sokaklar hatta kentler, ideolojik farklılıklara dayalı olarak parsellenip kurtarılmış bölgeler haline getirilmişti.

Şimdi de PKK, aynı yöntemi kullanmakla meşgul.

Dünlerde CHP ve MHP’liler birbirlerine düşmanca yaklaşıyordu.

Bakın bugün, bazı seçimlerde CHP’liler MHP’ye, MHP’liler de CHP’lilere oy verebiliyor.

Dün dünde kaldı demeyelim.

Dün, başka enstrümanlarla birbirimize düşürülüp çatıştırıldık, bugün de, farklı enstrümanlar kullanılarak birbirimizle çatıştırılıyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti bünyesinde, farklı etnik kökenlerden gelme, farklı inançlara, farklı sosyal statüye ve kültüre sahip insanların bulunduğunu kabul edip, bu birlikteliğin güçlenmesi için, bu ülkede, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını üst kimlik olarak benimseyip, vatanseverliğimizi pekiştirme akılcılığını ve gerçekçiliğini göstererek, diğer kimliklerimizin üzerine oturtmalıyız.

Terör nedeniyle, ülkelerini ve yaşadıkları kentleri terk etmek zorunda kalan insanların, ekranlara yansıyan acınacak durumlarını hep birlikte düşünmemizde ve bundan ders çıkararak birbirimize yaklaşmamızda yarar var!