TOPLUM olarak, makro düzeyde etnise üzerinden kutuplaşıyoruz. Aynı etnik yapıya sahip olmamıza karşın, dinsel ya da mezhepsel açıdan, sonra da mikro düzeyde olmasına karşın, farklı ideolojik ya da parti hatta tutuğumuz futbol takımına göre...

TOPLUM

olarak, makro düzeyde etnise üzerinden kutuplaşıyoruz.

Aynı etnik yapıya sahip olmamıza karşın, dinsel ya da mezhepsel açıdan, sonra da mikro düzeyde olmasına karşın, farklı ideolojik ya da parti hatta tutuğumuz futbol takımına göre ayrışıyoruz.

Demokratik bir yaklaşımla, hoşgörü ve empatiden uzak biçimde kutuplaşıp çatışıyoruz.

Böylesine bir saçmalık olabilir mi?

Tarihimizle, tarihimizdeki büyük değerlerle övünüp duruyoruz.

Tarihimizdeki felaketleri hiç hesaba katmıyor, tarihten ders çıkartmaya çalışmıyoruz.

Gençliğimde ben de belli isimlerin ya da siyasi aktörlerin peşinden sürüklendim.

Ama bugün, tarihteki olumlu ya da olumsuz süreçleri, kimi aktörlerin belli ölçüde de olsa etkilediğini kabul etsem de, özünde süreci belirleyenin, toplumun kendi iç dinamikleri olduğuna inanıyorum.

Kirpinin yavrusunu pamuğum diye sevmesi gibi, geçmişteki güzelliklere öykünerek ömür tüketmekle meşgulüz.

Çok daha komiği, geçmişteki değerlerimizi, bugünün kutuplaşmalarının içine çekerek, onları bugünün rezil kutuplaşmasına meze yapıyoruz.

Türbelerden, mevtalardan medet umuyor, dogmatizmin özellikle de hurafelerin kolaycılığına yelken açıp, bilimin gerçekçiliğine, emek istemesi nedeniyle sırt çevirip, bilgisizliğin kolaycılığıyla sarmaş dolaş olup, boş laf salatalarıyla bilgeliğe soyunuyoruz.

Yaradılışın akıl almaz mükemmelliği ve anlaşılmazlığına dayalı olarak, Yaradan’ın ortaya koyduğu tüm canlı ve cansız varlıklarla evrensel fenomenler, ciltler dolusu kitapları dolduracak düzeyde olmasına karşın, bu kitapları, Yaradan’ın bize bahşettiği akılla ve aklımızın ortaya koyduğu, bilim dediğimiz yolla derinliğine okuyup inceleme yerine, belli bir kolaycılıkla “Yaradan ol dedi oldu” diyerek işin içinden sıyrımla aymazlığı içine giriyoruz.

Son yıllarda, topluma yön verme adına televizyonlarda bilim adamlarından çok ilahiyatçıların yer almaya başlaması çok anlamlı!

Bugün için toplum, dünyevi sorunları çözmeye dönük bir seferberliğe yöneltilmekten çok, uhrevi yani ölüm sonrasına yatırım yapmaya yönlendirilmekte!

Mevcut yapı, köhneleşip çürümüş durumda.

Kentsel dönüşüm şart.

Ama bu yapı, hangi kaynaklarla ve hangi mühendislerle yeniden inşa edilecek?

O belli değil!

Gelen gideni aratırmış.

Mevcudu beğenmezken, geleceğin çok daha iyi olacağını kim garanti edebilir?

Ne söyleyeceğimi bilemiyorum.

Nasıl olsa bir değişim olacak ama, bu değişimin hangi yönde olacağını, ne ben biliyorum, ne de sağlığımda görebileceğime bir türlü inanamıyorum.

Yani, gelecek sizlerin olduğuna göre, her konuda, benden çok daha duyarlı ve gerçekçi arayışlar içine girmeniz gerektiğinin altını özellikle çizmek isterim!