Bir aralık başı yine mutat olduğu gibi Kerim'le Alanya'dan çıktık. Değirmenönü'nden Sülo'yu, Bekleme'nin altında Hacı'yı aldık. Sabah olmadan Akdağ'ın dibine arabamızı koyalım şafakla beraber ilk gözekleri...

Bir aralık başı yine mutat olduğu gibi Kerim’le Alanya’dan çıktık. Değirmenönü’nden Sülo’yu, Bekleme’nin altında Hacı’yı aldık. Sabah olmadan Akdağ’ın dibine arabamızı koyalım şafakla beraber ilk gözekleri tutalımki sabah erken dağın içinden aşağılara tüneklere, tüneklerden de dağın içine teke geçerse kontrol edelim istiyorum. Çökele’yi, Bodarya Deresi’ni geçip Gökbel yol ayrımına gelince Hacı oradaki çamların altındaki çeşmeden mataralarımızı dolduralım istedi. Aslında ben evden çıkmadan dağda ihtiyaç duyulabilecek su dahil her şeyi sırt torbama yerleştirir öyle çıkarım ama Hacı yayla suyu dururken Alanya’dan getirilen su mu içilir diyip benim mataramı da boşaltıp arabanın farı sayesinde bütün su mataralarını, bir de plastik şişeyi oradaki çeşmeden doldurdu. Havanın serinliği su ihtiyacımızı azaltmış olsa da yüksek yerlerde vücuttan fazla buharlaşma olduğundan insan yinede suya ihtiyaç duyar. Buna birde Hacı’yla bizim çay isteğimiz eklenince bu taraflarında hiç su bulunmayan dağa çıkmadan önce ihtiyacımız olan suyu yanımıza almamız kadar yerinde bir davranış olamazdı. Hacı mataraları doldurduktan sonra dağın dibine arabamızı bırakıp dağın kuzey ayanında Sülo’yla Kerim, güney ayağından da Hacı’yla ben yükseldik. Erken yağan kar belirli bir yükseklikten sonra yer yer yoğun olsa da avın doğası gereği karın fazla eyleşmediği kehlerden yürüdüğümüz için bizi çok yormuyordu. Baktığımız gözekleri dikkatle kontrol etmemize rağmen dürbünlerimize bir şey takılmadı. Öğleyin Duvar çukurunu da aşıp Sütlük yalımında buluştuk. O gözekte yaktığı ateşte çay yapmaya çalışan Hacı plastik şişesindeki suyu görünce yılkı kalasıca bu ne diye söylenmeye başladı. Ne o dedim bana bir çay yapmaktan kaçmak için ne söyleniyorsun. Bakana u suya diyip plastik şişeyi önüme getirince önce gördüklerime inanmak istemedim. Şişedeki suda incecik kurtlar hareket ediyorlardı ve bu kurtların çokluğundan şişedeki su şeffaflığını yitirmişti. Yayla suyu dediğimiz en temiz olması lazım gelen su o şartlarda kurtlarla doluydu. Bunun sebebini sonucunu hiç araştırma fırsatı bulamadım ama bu olaya şahit olmuştum. Üstelik mataralarımızdaki dolu sudanda hepimiz birkaç defa içmiştik. Hacı söylene söylene ateşe koyduğu çaydanlığa etraftan karlar doldurmaya başladı. Epeyce bir uğraştıktan sonra kar sularıyla çayımızı yapıp içtik. O gün hiçbir şey göremeden gecelemek için Çökele’ye döndük. İkinci gün yine iki koldan Bodarya, Geveniçi ve Yıprak’ı gücümüzün yettiğince kontrol ettik. Dürbünlerimize de bir şey takılmadı. İkinci günün sonunda Kerim’le Sülo’nun dönmesi gerekiyordu. Hacı’yla onları yolcu ettik. İkimiz kalıp birkaç gün daha avlanıp av sonunda Kuşyuvası Kanyonu’ndan inip oradan Hacı’nın enine ulaşmak istiyorduk.
DEVAM EDECEK